Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1720 Esas 2011/3253 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1720
Karar No: 2011/3253
Karar Tarihi: 21.03.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1720 Esas 2011/3253 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/1720 E.  ,  2011/3253 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 09/04/2009
    NUMARASI : 2007/26-2009/90

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakan babaları Ş.’ın, mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 427 ada 9 ve 12 parsel sayılı taşınmazlarını muvazaalı olarak ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu taşınmaz temliklerinin muvazaalı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı olan babaları Şaban"ın, dava konusu 9 ve 12 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna kendisine ölünceye kadar bakılıp gözetilmesi koşuluyla temlik ettiği, davacıların, bakıma ihtiyacı olmayan miras bırakanın kendilerinden mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak temlik işlemlerini gerçekleştirdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları, mahkemece de davacı iddialarına itibar edilerek temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
    Ne varki, davalı savunmasında, miras bırakanın davacılara da taşınmaz bıraktığını ve temlik konusu taşınmazlar dışında başkaca taşınmazlarda kaldığını, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla hareket etmediğini ileri sürmüştür.
    Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
    Ancak, yukarıda değinildiği üzere murisin gerçek iradesini ortaya koyacak şekilde mahkemece araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca, miras bırakandan kalan tüm taşınmazların değerlerinin belirlenmesi sonrasında, dava konusu taşınmazların murisin mal varlığı içerisindeki oranı da gözetilerek değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak, sonuca gidilmesi yerine eksik inceleme sonucu karar verilmesi doğru olmadığı gibi kabule göre de dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden davada vekille temsil edilen davacılar yararına avukatlık ücreti takdir ve tayin edilmesi gerekirken, keşfen belirlenen ve fakat yargılama aşamasında harcı ikmal edilmeyen değer üzerinden fazla vekalet ücretinin hüküm altına alınması da isabetsizdir.
    Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara