Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12124 Esas 2011/3244 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/12124
Karar No: 2011/3244

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12124 Esas 2011/3244 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/12124 E.  ,  2011/3244 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 18/11/2009
    NUMARASI : 2007/472-2009/369

    Taraflar arasında görülen davada;  
    Davacılar, miras bırakanın 23.5.1973 tarih 11442 sayılı vekaletname ile vekil tayin ettiği davalı M.in 24.2.1987 tarih 8763 sayılı vekaletname ile yetkilendirdiği dava dışı E.Ö.ın 31 parselde muris adına kayıtlı ¼  payı davalı S.G.e satış suretiyle temlik ettiğini, miras bırakanın ölümü üzerine vekaletnamenin geçersiz hale geldiğini, davalı M.in taşınmazın tamamı üzerinde tasarrufta bulunduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescil ile ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar, iddiaların yerinde olmadığını belirtip zamanaşımı ve esas yönden davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, yapılan temliki işlemlerin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.                                                                                         
    Karar, davalılar vekilince tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.3.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A.K.ile temyiz edilen vekili Avukat G.K.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, tapu iptal ve tescil ile ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 15.4.1987 tarihinde ölen muris A."nin vekil tayin ettiği davalı M.tarafından tevkil edilen dava dışı E.ın çekişme konusu taşınmazdaki payını 22.11.1993 tarihinde davalı S."ye temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, miras bırakanın 15.4.1987 tarihinde ölümü nedeniyle vekaletnamenin geçersiz hale geldiğini ve yapılan temlikinde hukuki dayanağının kalmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    İddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriği itibariyle taraflar arasındaki çekişmenin vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklandığı görülmektedir.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesi tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Bunun doğal sonucu olarak vekalet sözleşmesinden doğan hak ve borçlar tarafların kişiliğine sıkı surette bağlı bulunmaktadır. Vekil eden, güvenini taşıyan bir kişi seçip işin görülme biçimi hakkında talimat vermektedir. Vekil edenin ölümü, iş görmenin yapılma biçimine egemen olan iradeyi ve yararı ortadan kaldıracağından, hatta görevin devamını imkansız hale getireceğinden vekalet sözleşmesini sona erdirir.
    Ancak, vekalet sözleşmesinin ölümden sonrada devam edeceği sözleşmede kararlaştırılmış veya işin niteliğinden anlaşılıyorsa, vekalet sözleşmesinin devam edeceği 7.12.1940 tarih 1938/20 Esas – 1940/87 karar sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bilimsel görüşler de bu doğrultuda gelişmiştir. Nitekim, bu ilke B.K.’nun 35.maddesi ile eş anlamda hüküm getiren aynı yasanın 397/1. maddelerinde “hilafı mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin gerek müvekkilinin ölümü ile … nihayet bulur.” şeklinde açıklanmıştır. Buna karşın söz konusu yasanın 37. ve 398. maddelerinde belirtildiği üzere, vekilin vekaletin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı sözleşmeler vekil edeni veya mirasçılarını bağlar. Ancak, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil edenin ölümünden haberdar olduğu takdirde değinilen yasa hükmü uygulanamaz.
    Yukarıda değinilen ilkeler ışığında somut olayda bakıldığında, vekaletin ölümden sonra devam edeceği kararlaştırılmadığı gibi, işin niteliği itibariyle ölümden sonra devam edeceğini söyleyebilme olanağı da yoktur.
    Öte yandan; vekilin, vekil edenin ölümünü, başka bir deyişle vekalet yetkisinin sona erdiğini bilerek işlem yapmış olması durumunda, anılan işlemin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve ilk el konumundaki davalının TMK.’nun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.
    Ne varki, mahkemece; vekilin, satış işleminden önce vekil eden davacıların miras bırakanının öldüğünü bilip bilmediği yönünden hükme yeterli bir soruşturma gerçekleştirildiği söylenemez.
    Somut olaya gelince;  miras bırakan Ayşe"nin ölüm tarihine göre terekenin TMK nun 701 ile 703. maddelerinde öngörülen elbirliği mülkiyetine tabi olduğu sabittir. Diğer taraftan davacının dışında başka mirasçıların bulunduğuda dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; ayrık durumlar dışında elbirliği mülkiyetinde mirasçıların birlikte hareket etmek suretiyle tereke adına dava açmaları gerekeceği tabiidir. Oysa eldeki davadaki istek vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak davacıların payına yöneliktir.
    Elbirliğine tabi olan terekede davanın niteliği gözetildiğinde pay oranında dava açılmasının yasal olduğu söylenemeyeceği gibi, davanın dinlenilmesinede olanak bulunmamaktadır.
    Öyleyse, davanın açıklanan bu sebeple reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
    Diğer taraftan, olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yaparak çekişmenin giderilmesi konusunda gözetilmesi gerekli yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak HUMK nun 76. maddesi uyarınca hakime aittir.
    İddia edilen somut olgular gözetildiğinde davanın dayanağı vekalet görevinin kötüye kullanılması olduğu halde mahkemece yanılgılı değerlendirme ile muvazaa olarak nitelendirilmesi doğru değil ise de bozma sebebine göre anılan bu husus neticeye etkili bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca, davalıların  temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,  18.3.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi. 

     

    Hemen Ara