Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1940 Esas 2011/3072 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1940
Karar No: 2011/3072
Karar Tarihi: 17.03.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1940 Esas 2011/3072 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/1940 E.  ,  2011/3072 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 23/11/2010
    NUMARASI : 2009/563-2010/909

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakan S.’nin mal kaçırmak amacıyla 692 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma koşuluyla kızı davalıya temlik ettiğini, murisin sağlığında akdin iptali için açtığı davanın ölümü nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini, davalının bakımı yapmayıp murisi evden kovduğunu ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile mirasçıların miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, son beş yıl yanında kalan murisin bakımını kendisinin yaptığını, iddiaların doğru olmadığını, dava konusu yerin devrinin bakım ihtiyacı nedeniyle yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olmadığı, murisin bakımını davalı kızının yaptığı, bakım ödevinin yerine getirildiği, murisin sağlığında dava açmış olmasının tek başına akdin feshini gerektirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, miras bırakan tarafından ölünceye kadar bakma akdiyle yapılan pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasına dayalı tapu iptali ile tüm mirasçılar adına tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, tüm mirasçıların davaya katılımı sağlanmadan davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacılar ile davalının murisin ilk eşinden olma çocuk ve torunları oldukları, murisin ikinci eşi A.’in 2004 yılında öldüğü, çekişme konusu 692 parsel sayılı taşınmazın 15/211 payını 25.08.2008 tarihli akitle ölünceye kadar bakma koşuluyla kızı davalıya temlik edildiği, miras bırakanın sağlığında 30.06.2009 tarihinde Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/282 esasında açtığı tapu iptali ve tescil istekli davada, söz konusu payı mirasçılarından mal kaçırmak için muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini, gerçekte bir ölünceye kadar bakma sözleşmesinin söz konusu olmadığını ileri sürdüğü, ancak dava tarihinden 18 gün sonra vefat ettiği, anılan davanın takipsiz kalması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği, karşılık yazılardan murisin başka malvarlığının olmadığı, davacılar ve tanıkların bu taşınmazın çok değerli olduğunu ifade ettikleri anlaşılmaktadır
    Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
    Ne var ki, davadaki istek tüm mirasçılar adına tescil olup, dava dışı mirasçıların varlığı gözetildiğinde davada esasa girilebilmesi için davanın görülebirlik koşulunun sağlanması zorunludur.
    Bilindiği gibi, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
    T.M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, T.M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
    T.M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
    Somut olayda, elbirliği halinde mülkiyet söz konusudur.Hal böyle olunca; öncelikle, dava dışı mirasçılar P. D.ve T. T.’ın davaya olurlarının alınması ya da miras şirketine Türk Medeni Yasasının 640. maddesi hükmü uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi, böylece iştirakin sağlanması, ondan sonra, mahallinde yapılacak uygulama ile taşınmazın değeri de belirlenerek, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    .

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Hemen Ara