Esas No: 2011/2020
Karar No: 2011/3055
Karar Tarihi: 16.3.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2020 Esas 2011/3055 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2010
NUMARASI : 2008/178-2010/293
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı bulunduğu 116 ada 19 parsel sayılı taşınmazı davalının içindeki otları biçmek, hayvanlarını otlatmak ve dikenli tel ile çevirmek, evinin lağım ve atık sularını boruyla taşınmazın içerisine getirip buraya açıktan akıtmak suretiyle işgal ettiğini, atık suların bahçesine zarar verdiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi, dikenli tel ve pis su borusunun yıkımını istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın paydaşlarının rızai taksimle kendi yerlerini belirlediklerini, taşınmazın paydaşlarından olan D.Avcı ve H.U. A."dan paylarını icar sözleşmesi ve muhtarlık senediyle satın aldığını, kullanımına bırakılan yer içine atık suları boru ile getirdiğini, davacının kendisine icar senedi ve muhtarlık senediyle satan kişileri muhatap alması gerektiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının taşınmazda haklı kullanımının söz konusu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi komşuluk hukukuna aykırı davranış nedeniyle muarazanın giderilmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 116 ada 19 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payının davacı, 1/3 payının dava dışı D.A. 1/3 payının ise yine dava dışı H. U. adlarına kayıtlı olduğu, davalının 15.5.2007 tarihli icar sözleşmesi ile D.A."nın payını 20 yıllığına, 14.5.2008 tarihli icar sözleşmesi ile de H.U.un payını 1 yıllığına kiraladığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; dava dışı paydaşlarla yaptığı icar sözleşmeleri gereğince taşınmazın bir bölümünü kullanan davalının kullanımında dava tarihi itibariyle pay ve paydaş çoğunluğunun sağlandığı gözetildiğinde elatmanın önlenmesi isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ne varki, davacı dava dilekçesinde davalının evinin lağım ve atık sularını boruyla taşınmazın içerisine getirip buraya açıktan akıtmak suretiyle bahçesine zarar verdiğini ileri sürerek, zararın pis su borularının kaldırılması suretiyle giderilmesini istemiştir. Ancak, mahkemece bu istek üzerinde durulmamıştır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırma ve incelemenin yapılarak soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.