Esas No: 2011/104
Karar No: 2011/3031
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/104 Esas 2011/3031 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, miras bırakan babasının mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı kızına taşınmazları satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek tapu iptali ve miras payı oranında tescil istemiyle dava açmıştır. Davalı ise, başka mirasçılara da temliklerde bulunulduğunu ve devredilen taşınmazın daha büyük ve kıymetli olduğunu savunmuştur. Mahkeme, temliklerin miras paylaştırma iradesiyle yapıldığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı vekili, kararı temyiz etmiştir. Yargıtay, miras bırakanın tüm mirasçılara hak dengesini gözeten bir paylaştırma yapmadığını belirterek davanın kabulüne karar vermiştir. Kanun maddeleri olarak Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleri açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : CEYHAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/07/2010
NUMARASI : 2008/150-2010/335
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan babası A.F. E.in 22 ve 23 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla, muvazaalı olarak satış suretiyle davalı kızına tapuda devrettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve miras payı oranında tescil, taşınmaz devredilmiş ise tazminat mümkün olmaması halinde ise tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalı, miras bırakanın sağlığında bir kısım mirasçılara da temliklerde bulunduğunu, davacıya devredilen 531 parselin daha büyük ve kıymetli olduğunu, murisin terekesini paylaştırma amacı ile hareket ettiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakan tarafından yapılan çekişme konusu temliklerin malvarlığını paylaştırma iradesiyle yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ."ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, taşınmaz eldeğiştirmiş ise, tazminat, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı, miras bırakan babası A.F. E."in çekişme konusu 23 parselde kayıtlı taşınmazdaki payı ile 22 parselde kayıtlı taşınmazını 24.04.2000 tarihinde intifa haklarını üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetlerini mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, 22 parselin ifrazı sonucu oluşan 327, 328, 329 ve 330 parsellerin davalı adına kayıtlı olduğunu iddia ederek eldeki davayı açtığı, davalının, miras bırakanın ölmeden önce davacının da aralarında bulunduğu diğer mirasçılarına temliklerde bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunduğu, yargılama sonunda mahkemece, muris tarafından gerçekleştirilen temliklerin mirasçılar arasında paylaştırma iradesi ile yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın, S. E., S. E. isimli mirasçılarına kayden satış gösterilmek suretiyle taşınmaz devrettiği anlaşılmakta ise de; 3. kişiden alınarak davacı adına kayıtlandığı iddia edilen 319 parsel sayılı taşınmazın ( ifraz ile 529, 530, 531 ve 532 parsel olan, yine 531 parselin ifrazı neticesinde 818, 819 ve 820 parsel olan taşınmaz) bedelinin miras bırakan tarafından ödendiği iddiası kanıtlanmadığı gibi, murisin sağlığında, eşi H. E.ile çocukları olan Y.E. ve H. D."a mal veya hak kazandırdığı yönünde bir delil elde edilememiş, iddia soyut düzeyde kalmıştır.
Bu durumda, murisin tüm mirasçılara hak dengesini gözeten bir paylaştırma veya denkleştirme amacı ile hareket ettiğinin ileri sürülmesine olanak yoktur.
Diğer taraftan gerek davalının denkleştirme savunması ve gerekse diğer delillerden özellikle tanık anlatımlarından çekişmeli taşınmazın davalıya aslında bağış yapıldığı halde ve bedelsiz olarak satış biçiminde temlik edildiği duraksamaya yer bırakmayacak biçimde anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.