Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı Hazine; 1217 (245) parsel sayılı taşınmazının imar uygulamalarına alındığını, ancak idari işlemlerin İdari Yargıda iptal edildiğini ileri sürerek, imar öncesi duruma dönülmesini, aksi takdirde zararının tazminini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, her iki imar uygulamasının da İdari Yargıda iptal edildiği gerekçesiyle Hazine taşınmazının ihyasına karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava ve birleştirilerek görülen dava, imar öncesi durumun ihyası isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 1217(245) parsel sayılı taşınmazın ihdas suretiyle Hazine adına sicile kayıtlandığı, sonradan çeşitli imar uygulamalarına konu edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, imar uygulamalarının İdari Yargıda iptal edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, yürürlükten kalkmış bulunan 6785 Sayılı İmar Yasası"nın 42., daha sonra yürürlüğe girmiş olan 3194 Sayılı İmar Yasası"nın l8. maddesine göre belediyeler, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların planlarının fen, sağlık ve çevre koşullarına uygun biçimde oluşturulmasını sağlamak amacıyla imar sınırı içerisinde bulunan binalı ve binasız arsa ve arazileri maliklerinin veya diğer hak sahiplerinin olurlarını aramaksızın, hamur kuralını uygulamak suretiyle birbirleriyle, yol fazlası ile kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, bağımsız paylı veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya, resen tapu işlemlerini yapmaya yetkilidir. 298l Sayılı Yasa"nın 3290 Sayılı Yasa ile değişik 10/C maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerek imar kanunları ile yapılan parselasyon işlemlerinin gerekse imar affı yasalarında öngörülen imar ıslah çalışmalarının bir idari karara dayandığı kuşkusuzdur. İdari karara yönelik davaların inceleme yeri de idari yargıdır.
O halde, bu tür uygulamalarla oluşan kayıtlarının iptali isteğiyle açılan davalar, kayıtların oluşumuna esas alınan, diğer bir söyleyişle tapu kaydının illeti ve sebebi sayılan idari kararın değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağından, idari karar idari yargı yerinde ortadan kaldırılmadıkça genel yargıda tapu sicilindeki gerekli düzeltmenin yapılabilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, imar uygulamalarının İdari Yargıda iptal edildiği saptanmak suretiyle bilirkişi krokisinde (A) ve (B) harfleriyle gösterilen kısımlar yönünden davanın kabul edilmesi doğrudur.
Ancak, ihyası istenen 1217(245) sayılı kök parselin bir kısmı imar uygulaması sonucunda ""yol""a ayrılarak sicil dışı bırakılmış olsa dahi, imar işleminin İdari Yargıda iptal edilmesiyle, işlemin kapsadığı tüm uygulamalar iptal edilmiş sayılacağından, taşınmazın kısmen ""yol""da kalmasının sonuca bir etkisi yoktur.
Hal böyle olunca, ""yol""da kalan (C) harfli kısım yönünden de davanın kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; kabule göre, taşınmazın ihyasıyla birlikte tesciline de karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.
Hazinenin, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.