Esas No: 2010/12536
Karar No: 2011/2960
Karar Tarihi: 15.3.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12536 Esas 2011/2960 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2010
NUMARASI : 2009/148-2010/247
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaş olduğu 15 parsel sayılı taşınmazda payına özgülenen yere haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın davalının kaçak inşaat yapmak suretiyle elattığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.3.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S. . geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, paydaşar arasında elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının kayden paydaş olduğu 15 parsel sayılı taşınmazda, davalının dava açıldıktan sonra 16.4.2009 tarihinde 1/49 pay satın alarak paydaş olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, çekişmenin T.M.K."nun paylı mülkiyete ilişkin hükümlerinin uygulanarak çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. A.. halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; davacının, çekişmeli taşınmazda payına özgülenen yere davalının yapılanmak suretiyle haksız elattığını ileri sürerek, eldeki davayı açtığı, davalının anılan yerde dava tarihi itibariyle kayden bir hakkının olmadığı sabit ise de, yargılama sırasında pay alarak, davacı ve dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduğuna göre, öncelikle davacının payına özgülendiğini ileri sürdüğü dava konusu yerin harici ya da fiili taksime göre kime özgülendiğinin, davalının bayiine özgülenen yer varsa, neresi olduğunun, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi veya özel parselasyon planı olup olmadığının açıklıkla saptanması gerekeceği kuşkusuzdur.
Öte yandan, kabul tarzı itibariyle de dava sırasında pay satın alan davalının, dava tarihinden, pay satın aldığı tarihler arası belirlenecek ecrimisilden ayrı bir dava ile sorumlu tutulabileceği, eldeki davanın konusunu oluşturmayacağı gözardı edilerek bu süreci de kapsar şekilde ecrimisile hükmedilmiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle hükme yeterli bir araştırma yapılması öncelikle, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup, olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, oluşmuşsa, çekişmeli yerin kimin kullanımına bırakıldığının açıklıkla belirlenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 15.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.