Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2183 Esas 2011/2939 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2183
Karar No: 2011/2939
Karar Tarihi: 14.03.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2183 Esas 2011/2939 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2183 E.  ,  2011/2939 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BERGAMA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 01/07/2010
    NUMARASI : 2009/424-2010/428

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı-karşı davalı: vasisi bulunduğu E. A."ın Bergama Devlet Hastanesinden alınan rapora göre hafif mental retardasyon tanısı ile malul bulunduğunu, ancak daha öncesinde davacının durumundan yararlanan eşinin dava konusu 951 ada 10 parsel sayılı taşınmazı durumu bilen davalıya sattırdığını, işlem tarihinde davacının ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının işlem ehliyetinden yoksun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davası ile ise iptal tescil isteğinin kabul edilmesi halinde ödemiş olduğu 45.000.-TL"nin kendisine geri ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davacının fiili ehliyete sahip olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı dava konusunda ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Asıl dava, tapu iptali ve tescil, karşı dava tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, asıl davanın reddine karşı dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
    Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek mahkemece kısa kararda “davanın reddine” dendiği halde gerekçeli kararda, " davanın reddine, davanın reddedilmesi sonucu karşı dava konusuz kaldığından karşı dava hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmadığına” denilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
    Hal böyle olunca hükmün, l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara