Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2102 Esas 2011/2917 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2102
Karar No: 2011/2917
Karar Tarihi: 14.3.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2102 Esas 2011/2917 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalılar, taşınmaz paylarının başka bir şahsa satışı için kullanılan vekaletin kötüye kullanıldığını iddia eden davacıların tapu iptal tescil ve tazminat istekli davasını zamanaşımı nedeniyle reddetti. Ancak, davanın hukuksal dayanağı olan vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle açıldığından herhangi bir hak düşürücü veya zamanaşımı sürecine tabii değildir. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme yükümlülüğü altındadır. Üçüncü kişilerin, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde olması halinde vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması kabul edilmelidir. Kötü niyet korunmamış ve mahkum edilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 386 ve devamı maddeleri vekalet görevini düzenlerken, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sadakat ve özen borcu olarak kabul edilen 390/2 maddesi uyarınca “vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir...” hükmüne yer verilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/2102 E.  ,  2011/2917 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : OSMANİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 14/10/2010
    NUMARASI : 2010/255-2010/540

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, iştirak halinde malik oldukları 7 parça taşınmazdaki paylarının, davalılardan Ali İnkılap"a vermiş oldukları vekaletname kullanılmak suretiyle kardeşleri olan diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların işbirliği içinde olduğunu belirterek, tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerinde bulunmuşlardır.
    Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, zamanaşımı süresinden sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davada dayanılan hukuki sebebin Borçlar Kanunu’nun 386 ve devamı maddelerinde öngörülen vekalet görevinin kötüye kullanılması olduğu tartışmasızdır.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davası herhangi bir hak düşürücü veya zamanaşımı süresine tabi olmaksızın her zaman açılabilir. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacıların, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara