Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12064 Esas 2011/2874 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/12064
Karar No: 2011/2874
Karar Tarihi: 11.3.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12064 Esas 2011/2874 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/12064 E.  ,  2011/2874 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/06/2010
    NUMARASI : 2009/61-2010/145

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden maliki olduğu 90 parsel sayılı taşınmaza komşu 198,199 ve 200 parsel sayılı taşınmazlara imar mevzuatına göre 3 metre mesafe bırakılmadan mevcut yapıya ilaveler, tadilat ve yeni inşaat yapıldığını, 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/78 Değişik İş sayılı dosyasında da hukuka aykırılığın tespit edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.03.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asil . ile temyiz edilenler vekili Avukat H. K. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı 90 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olduğunu, 198, 199 ve 200 parsel sayılı taşınmazlara imar mevzuatına göre 3 metre mesafe bırakılmadan mevcut yapılara ilaveler, tadilat ve inşaat yapıldığı, ayrıca davadan önce İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesini 2009/78 Değişik İş sayılı dosyasında da saptandığı üzere hukuka aykırılığın tespit edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Mahkemece yapılan araştırma inceleme ve özellikle keşif neticesinde elde edilen bilirkişi raporu esas alınarak davacının bir zararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Gerçekten de; 198 ve 199 parsel sayılı taşınmazların davacının maliki olduğu 90 parsele komşu olmadıkları, dava konusu edilen ve üzerinde bina bulunan 200 parselin komşu olduğu görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki; İmar Yasasının öngördüğü çekme mesafesine uyulmamış olması idarenin ve 3194 Sayılı Yasanın 32 ve 42. maddeleri gereğince idari yaptırımı gerektirir. Ancak, yapılan inşaatın kendisine komşu olan parsel yönünden manzaranın kapatılması, güneşin perdelenmesi, görüntünün bozulması ve hava sirkülasyonunun engellenmesi gibi zararlandırıcı olgular yaratması durumunda 4721 Sayılı TMK nun 737 ve takip eden maddelerinde öngörülen komşuluk hukuku ile ilgili düzenlemeleri gözetilmek suretiyle çekişmenin çözüme kavuşturulacağı açıktır.
    Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet, geniş haklar buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
    O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
    Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
    Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, dava öncesi İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesine ait 2009/78 Değişik İş sayılı tespit dosyası ve 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/379 esas sayılı dava dosyasının birlikte değerlendirilerek deniz manzarası, güneşin perdelenmesi, görüntü kirliliği ve hava sirkülasyonun engellenmesi gibi davacıyı zarara sebebiyet verecek bir olgunun bulunup bulunmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ondan sonra elde edilecek veriler değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara