Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 6 parsel 2 nolu bağımsız bölüme davalının 7.8.2000 tarihinden itibaren haksız olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazın borca karşılık davacıya teminat olarak verildiğini, haksız işgalci olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kayden davacıya ait bağımsız bölüme davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın kullanmak suretiyle müdahale ettiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, dahili davalılar A.L. Vanlı ve Ö.S.Vanlı vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.03.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Ö.S.Vanlı vekili Avukat H.U. Karaca ve davalı A.L.Vanlı vekili Avukat İ.B.Y.ile temyiz edilen vekili Avukat S.Ö. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmazda bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kat irtifakı kurulu 6 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün davacıya ait olduğu, davalıların taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazı bir kısım davalıların haklı ve geçerli bir nedenleri olmaksızın kullanmak suretiyle müdahale ettikleri belirlenmek suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davalıların aleyhine hükmün bu yönüyle ONANMASINA,
Davalıların öteki temyiz itirazlarına gelince; bir kısım davalıların ve miras bırakanın dava konusu taşınmaza uzun yıllardır zilyet oldukları sabittir. Davacı bu süre içerisinde davalı tarafa bir ihtar veya uyarı da yapmış değildir. Öyle ise taraflar arasında Borçlar Kanununun 299. maddesi hükmü uyarınca ariyet sözleşmesinin yapıldığının kabulü gerekir. Süresiz olan bu kullanıma ses çıkartılmamış olması sebebiyle aynı yasanın 304. maddesi hükmü uyarınca dava açılmakla ariyete son verildiği (sözleşmenin feshedildiği) düşünülmelidir.
O halde, dava tarihinden önceki dönem için davalıların fuzuli şagil sayılamayacağı gözetilerek ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bir kısım davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 825.00."şer-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 11.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.