Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, paydaşı oldukları 123 ve 133 sayılı parsellere davalının haksız biçimde müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının 133 sayılı parselde kayda dayalı bir hakkı bulunmadığı, 123 sayılı parselde de payından fazla yer kullandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 123 sayılı parselde tarafların dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları, 133 sayılı parselin ise davacılar ve dava dışı kişiler adlarına kayıtlı olup, davalının bu parselde kayda dayalı bir hakkının bulunmadığı; ayrıca, davalının her iki parselde de bir kısım yerleri kullandığı anlaşılmaktadır.
133 sayılı parseldeki davalı kullanımının haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığı saptandığına göre, anılan parsel hakkında el atmanın önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesi kural olarak doğru ise de; taşınmazda dava dışı paydaşların varlığı da gözetildiğinde, belirlenen ecrimisile davacıların payına isabet eden miktarda hükmedilmesi gerektiği düşünülmemiştir.
Öte yandan, 123 sayılı parsel hakkında da hükme yeterli bir soruşturma yapıldığı söylenemez.
Bilindiği gibi, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Ne var ki, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip kullanıldığı bir gerçektir. M.K."nun 706, B.K."nun 213, T.K."nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel fiilen bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
Hal böyle olunca, taraflar ve dava dışı kişiler arasında paylı mülkiyete konu 123 sayılı parsel bakımından yukarıdaki ilkeler çerçevesinde hükme yeterli bir soruşturma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi; 133 sayılı parsel bakımından da davacıların payları oranında ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, değinilen hususlar göz ardı edilerek, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.