Davacı, kayden malik olduğu 3548 ve 2240 parsel sayılı taşınmazlara, davalının ağaçların meyvelerini satmak,hububat ekmek suretiyle haksız işgal ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının ortaklık teklifini kabul ederek çekişmeli taşınmazları tasarruf ettiğini, fuzuli şagil olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.03.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. K.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davacının kayden malik olduğu 3548 ve 2240 parsel sayılı taşınmazlarda davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, dava açılmakla davacının muvafakatını geri aldığı gözetilerek,haksız eylem nitelikli elatma olgusu yönünden Türk Medeni Kanununun 683. maddesi hükmü dikkate alınarak davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir,reddine.
Ne var ki, haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisil isteğinin de kabulüne karar verilmişse de; mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile dinlenen tanık beyanlarından tarafların ortakçılık ilişkisinden bahsedilmiş olup, Türk Medeni Kanununun 6. maddesine göre ispat külfeti kendisine düşen davalının bu ilişki bakımından karşı tarafa yönelik yemin hakkı olmasına karşın bunu kullanmadığı dikkate alındığında ortakçılık hususunun ispatlanamadığından ortakçı kabul edilemeyeceği, ancak, tanıklar davalının çekişmeli taşınmazları kullanmasının davacının bilgisi dahilinde olduğunu, davacıya 1100 lira safi gelir paylaşımı parası gönderildiğini beyan ettiklerine göre bunu davacının alıp, almadığı yönünde bir araştırma yapılmamış olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen olgular değerlendirilmek suretiyle dava konusu taşınmazların dava tarihine kadar muvafakata dayalı olarak kullanıp kullanılmadığının açıklıkla saptanarak, haksız işgal tazminatı niteğindeki ecrimisil isteği yönünden buna göre bir araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.