Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu 15 parsel sayılı taşınmaza, komşu parsel maliklerince taşkın yapılanmak ve duvar yapılmak suretiyle müdahale edildiğini, ayrıca imara aykırı olarak pencere açıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ve dahili davalı Kayyım vekili davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının paydaşı olduğu taşınmaza, haklı ve geçerli neden bulunmaksızın yapılanmak suretiyle müdahale edildiğinin keşfen saptandığı gerekçesiyle davalı G. hakkındaki davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar ve dahili davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 15 parsel sayılı taşınmazda davacının paydaş olduğu, bir kısım davalıların paydaşı olduğu taşınmazın ise 2981 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uygulanması ile oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus, M.K."nun 684.maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 Sayılı Yasanın 1605 Sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 Sayılı İmar Yasasının 18.maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönede bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürce bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibinin koruma zorunluluğunu duymuştur.
Ne varki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, çekişme konusu taşınmazdaki taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.