Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanın maliki olduğu 787 ada 5,6 ve 10 parsel sayılı taşınmazlarını satış suretiyle davalı oğullarına temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçı kızlarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, taşınmazların bedelini murise ödeyerek satın aldıklarını, alım güçlerinin bulunduğunu, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekilince tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.03.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vd. vekili Avukat M. D.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vd.vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; özellikle miras bırakanın davalılara yapmış olduğu taşınmaz temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak bu olgu benimsenerek davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, miras bırakanın temlik ettiği 38 ada 17 parsel ve 38 ada 16 parselin ifrazı ile oluşan 38 ada 29 ve 30 parsellerin sonradan imar uygulamasına tabi tutularak 787 ada 6, 10 ve 5 sayılı imar parsellerin oluştuğu, buna göre 6 sayılı imar parselinde davalı A."in tam malik olduğu, 5 ve 10 sayılı imar parselinde ise davalı K.in Belediye ile birlikte paydaş hale geldiği ve sonradan her iki taşınmazdaki belediye paylarını davalı K."in satış ve trampa suretiyle edinerek tam malik durumuna geldiği görülmektedir.
Çekişme konusu 6 nolu parselin tam malik olarak davalı A. adına imar ile tescil edildiği gözetildiğinde, bununla ilgili kurulan hüküm doğru ise de; 5 ve 10 nolu imar parselleri yönünden belediyeden satın alınan ve trampa edilen paylar düşüldükten sonra geri kalan paydan davacıların miras payı oranında iptal ve tescil kararı verilmesi gerekirken her iki taşınmazın tamamının kabul kapsamına alınarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; kabule görede dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesi gözetilmek suretiyle avukatlık ücreti tayin ve takdir edilmesi gerekirken, keşfen belirlenen ancak harcı tamamlanmayan değer üzerinden davacılar yararına fazla vekalet ücreti takdir edilmeside isabetsizdir.
Diğer taraftan, her nekadar gerek 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ve gerekse Sulh Hukuk Mahkemesi arasında selbi görev uyuşmazlığı doğmuş isede, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi görev uyuşmazlığını çözerek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu belirtmiştir. Nevar ki dosya önce sehven 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin esasına kaydedilmiş ve yanlışlık farkedilince bu defa esası kapatılarak görevli olan 2. Asliye Hukuk Mahkemesine intikal ettirilmiş ve bu mahkemece dava sonuçlandırılmıştır. 1.Asliye Hukuk Mahkemesince dosyanın görevli olduğu belirlenen 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi teknik manada bir görevsizlik kararı olmayıp iş bölümüne ilişkin olduğundan bu hususta yasaya uygunsuzluk olduğu söylenemez.
Öyleyse; yukarıda değinilen çekişme konusu 5 ve 10 parseller yönünden davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 04.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.