Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1180 Esas 2011/2469 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1180
Karar No: 2011/2469

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1180 Esas 2011/2469 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, paydaşlar arasında yapılan fiili taksim sonucu davalının kendisine ait dükkana müdahale ettiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiş, mahkeme ise davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak davalı tarafından yapılan temyiz itirazları sonucunda, paydaşlar arasında bağlayıcı bir harici taksim sözleşmesi veya fiili kullanma biçimi oluşup oluşmadığının araştırılması, uzman bilirkişilerden denetime elverişli ve hükme yeterli rapor alınması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle karar bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.
- Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalıdır.
1. Hukuk Dairesi         2011/1180 E.  ,  2011/2469 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 11/11/2010
    NUMARASI : 2009/258-2010/731

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, tarafların dava dışı kişilerle birlikte kayden paydaş olduklarını, 1339 ada 91 parsel sayılı taşınmazda fiili taksim nedeniyle herkesin kendi hak ve hissesini tasarruf ettiğini, aynı zamanda kiracısı olan davalının işlettiği C. O.isimli işyerine bitişik dükkana, kiracılarını rahatsız edip, bilahare duvar yıkmak, anahtar kırmak ve değiştirmek suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiş, yargılama sırasında ıslah ile ecrimisil talebini arttırmıştır.
    Davalı, davaya yanıt dilekçesi vermemiştir.
    Mahkemece, iddia sabit  görülerek ve ıslah da gözetilmek suretiyle davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Karar, davalı şirket temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1339 ada 91 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve tarafların dava dışı kişilerle birlikte kayden paydaş bulundukları anlaşılmaktadır.
    Davacı, çekişme konusu taşınmazda paydaşlar arasında fiili taksim yapıldığını ve kendisine ait bölüme davalının müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
     Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.  Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. 
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince;  mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Uygulama sonucu alınan uzman bilirkişi raporlarında, her ne kadar, dava konusu taşınmazın paydaşları tarafından hisseli olarak kullanıldığı, paydaşlar arasında rızai taksim yapıldığı belirtilmiş ise de; her paydaşın kullandığı kısmın krokiye yansıtılması suretiyle denetlenebilir biçimde düzenlenmemiştir.
    Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde araştırma, soruşturma ve inceleme yapılması, dava konusu taşınmazda tüm paydaşları kapsayan bir fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının kuşkuya yer bırakmaksızın saptanması ve bu halde çekişmeli bölümdeki yapıyı kimin yaptığı ile bu kısmın kimin tasarrufuna bırakıldığı hususlarının netleştirilmesi, uzman bilirkişilerden denetime elverişli ve hükme yeterli rapor alınması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
     Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   03.03.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     


     

    Hemen Ara