Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1141 Esas 2011/2370 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1141
Karar No: 2011/2370
Karar Tarihi: 03.03.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1141 Esas 2011/2370 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, babasının akıl zayıflığından istifade edilerek muvazaalı olarak davalıya satıldığını belirterek tapunun iptali ile babasının adına tescilini istemiş ancak mahkeme davacının sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili duruşma istekli temyiz etmiştir. Tetkik hakimi raporu okunduktan ve dosya incelendikten sonra davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. HUMK'nun 38. maddesi gereğince husumet dava şartıdır ve davanın devamı sırasında gerçekleşmesi halinde davanın esasına girilerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 462/8. Maddesi Hükmü gereğince davaya iştirakin sağlanması ve açılan davaya vesayet makamından izin alınmasının gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, diğer mirasçıların davaya dahil edilmeleri veya TMK'nun 640. Maddesi Hükmü uyarınca terekeye temsilci atanması suretiyle tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanarak bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Karar HUMK'nun 428. maddesi gereğince bozulmuştur.
Kanun maddelerinin detaylı ve açıklayıcı bir şekilde eklenmesi gerekmektedir.
HUMK'nun 38. maddesi: Husumet - Davanın tarafı olmakla yükümlü bulunma durumu.
TMK'nun 462/8. Maddesi Hükmü: Vesayet makamının izni - Vesayet makamı, koruma altındaki kişinin malvarlığı yönünden tamamen veya kısmen tasarruf yapmasına izin verebilir veya gerekli gördüğü tasarrufları kendisi yapabilir.
TMK'nun 640. Maddesi Hükmü: Terekeye temsilci atanması - Terekeyi devralacak kişiler
1. Hukuk Dairesi         2011/1141 E.  ,  2011/2370 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ERDEMLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 03/06/2010
    NUMARASI : 2010/106-2010/271

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı,184 ada 721 parselde bulunan A blok 2. kat 3 nolu bağımsız bölümün babası Z. adına kayıtlı iken, babasının akıl zayıflığından istifade edilerek muvazaalı olarak davalıya satıldığını ileri sürerek tapunun iptali ile babası Z. adına tescili isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, davacının babası adına dava açmakta sıfatı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının babasının dava tarihinde sağ olduğu, davacının sıfatı bulunmadığından sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi,duruşma isteğinin değerden reddiyle gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı Ş.’nın babası Z.nin ehliyetsiz olduğuna değinerek eldeki davayı açtığı ve yargılama sırasında Z.ye vasi tayin edilmesi bakımından dava açıldığı 20.04.2010 tarihinde eşi Ş.’in Z.’ye vasi tayin edildiği ve mahkemece 03.06.2010 tarihinde davacının husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Gerçekten de HUMK’nun 38. maddesi hükmü gereğince husumet dava şartıdır. Başlangıçta ve dava açılırken bulunmayan dava şartının davanın devamı sırasında gerçekleşmesi halinde davanın esasına girilerek sonuçlandırılması gerekeceği gerek doktrinde gerekse yargıtayın istikrar kazanmış müstakar içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
    Somut olayda, dava karara bağlanmadan önce adına dava açılan Zeki’ye vasi tayin edilmiş olduğuna göre vasiye tebligat yapılarak davaya iştirakinin sağlanması ve açılan davaya TMK’nun 462 / 8. Maddesi Hükmü gereğince vesayet makamından izin alınması, ondan sonra İşin esası bakımından inceleme ve irdeleme yapılarak neticeye gidilmesi gerekecekti.
    Ne var ki, kendisine vasi atanan Z. karardan sonra 19.08.2010 tarihinde ölmüştür. O halde yukarıda değinilen ilkelerde öngörülen usuli işlemlere gerek kalmadığı açıktır.
    Buna göre, diğer mirasçıların davaya dahil edilmeleri veya TMK’nun 640. Maddesi Hükmü uyarınca terekeye temsilci atanması suretiyle tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile kararın HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara