Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kök muris A.S."in ölümü ile kendileri ve davalının mirasçı olarak kaldıklarını, murisin Foça"da birçok taşınmazının bulunduğunu, ancak kendilerine intikal eden herhangi bir taşınmazın bulunmadığını, davalıya ise muristen geçen çok sayıda taşınmazın bulunduğunu, davalı adına kayıtlı 4 parça taşınmaz tespit ettiklerini, ancak hangilerinin muristen intikal ettiğini bilmediklerini ileri sürerek, muristen davalıya ve 3. şahıslara intikal eden ve intikalleri usulsuz olan taşınmazların payları oranında tapu iptal ve tesciline, mümkün olmaması halinde taşınmazların değerlerinin tespit edilerek paylarına isabet eden miktarların tazminine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı vasisi, kök muris ile davacıların babasının taşınmazlardaki paylarının bedellerinin ödenerek satın alındığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların sabit olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden ve eksiğin giderilmesi için getirtilen kayıtlardan; davacıların miras bırakan A.S.n torunları oldukları, miras bırakanın 16 ada, 91 parsel sayılı (imar neticesinde 1185 ada 1, 1191 ada 5, 1191 ada 6, 1193 ada 4, 5, 6, 8, ve 1200 ada 1 parsel olan taşınmazlar) taşınmazdaki payının diğer maliklerin payları ile birlikte 08.05.1987 tarihinde cebri satış suretiyle davalıya temlik edildiği anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Öteki temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olayda; miras bırakanın 94 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazdaki paylarını 22.07.1975 tarihinde satış suretiyle davalı kızına temlik ettiği tedavüllü tapu kaydı ve resmi akit içeriğinden anlaşıldığı halde bu parselin temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı yönünde hükme yeterli bir araştırma, soruşturma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, çekişme konusu 94 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırma, inceleme ve soruşturmanın yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.