Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı N.T.in kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğlu M.e verdiği vekaletname kullanılmak suretiyle 33 ada 176 parsel sayılı taşınmazı M. kayınbiraderi olan diğer davalı H. H.K.a satış göstererek devrettiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmazsa tenkis istemiştir.
Davalılar, miras bırakanın yaşlı ve hasta olması nedeniyle davacının da isteği ile taşınmazın miras bırakana bırakılması amacıyla satıldığını, bedelinin ödendiğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı M. vekalet görevini kötüye kullanarak murise ait taşınmazı kayınbiraderine sattığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı pay oranında tapu iptal-tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle davanın kabulüyle, miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davalar miras bırakan adına açılan davalardandır. Bu nedenle, tüm mirasçılar adına tescil isteği ile açılması gerekir. Oysa, eldeki davada tereke elbirliği mülkiyetine tabi olup, davacı dışında başka mirasçıların bulunduğu dosya kapsamı ile sabit olup pay oranında iptal-tescil istenmiştir.
Öyleyse, pay oranında açılan davanın bu yönüyle dinlenmesine olanak bulunmadığından reddine karar verilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ne varki, davada vekalet görevinin kötüye kullanılması yanında muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanılmıştır.
Buna göre, olayda uygulama yeri bulan 1.4.1974 tarih, 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının bağlayıcı olan sonuç bölümünde aynen, "bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin danışıklı (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler." ifadelerine yer verilmiştir. Bu nedenle, muris muvazaasında mirasçıların, miras payları oranında dava açabilmeleri anılan kararla olanaklı kılınmıştır.
Ancak, mahkemece bu yönden bir değerlendirme yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin muris muvazaası yönünden değerlendirilmesi, tartışılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.