Davacı, kayden maliki olduğu 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazları kullanmalarına ilişkin muvafakatını geri almasına karşın davalıların taşınmazları kullanmaya devam ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.
Davalılar, davacının muvafakatıyla taşınmazları kullandıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, mahkemece, kayden davacının maliki olduğu çaplı taşınmazlara, davalıların, haklı ve geçerli bir nedenleri olmaksızın el attıkları saptanarak, el atmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların, bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddine.
Ancak, mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonucuna göre, çekişme konusu taşınmazları uzun yıllar zarfında davalıların kullandıkları gözetildiğinde, davacı ile davalılar arasında BK"nun 299. maddesi hükmünde öngörülen şifahi olarak ariyet bağıtı kurulduğunun kabulü gerekir.Kullanımın uzunca bir süre olması sebebiyle müddetsiz bir akit olarak kabul edilerek, aynı Yasanın 304. maddesi uyarıncada davacı tarafından ihtarname çekilmesiyle sözleşmenin feshedildiği düşünülmeli, kullanımın muvafakata dayalı olduğu, ihtarname ile muvafakatin geri alındığı kabul edilmelidir.
O halde, davacı tarafından davalı A.gönderilen 27.5.2009 tarihli ihtarnamede tanınan tebliğ tarihten itibaren 15 günlük sürenin bitim tarihine kadar olan süre yönünden, davalıları, fuzuli şagil ( haksız işgalci) olarak kabul etmek olanaksızdır. Öyleyse, kötüniyetli zilyedin taşınmazı kullanmasından dolayı malikine ödemekle yükümlü bulunduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden davalıların bu süre bakımından sorumlu tutulmasına olanak yoktur.
Hal böyle olunca, 27.5.2009 tarihli ihtarnamenin tebliğ edildiği 26.6.2009 tarihinden itibaren, ihtarnamede tanınan 15 günlük sürenin hitam tarihi ecrimisilin başlangıcına esas alınmak suretiyle, dava tarihine kadar ki dönem için belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Ayrıca, dava dilekçesinde, isteklerden ecrimisil yönünden değer belirtilmiş, fakat el atılan yer yönünden bir değer gösterilmemiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 492 sayılı Harçlar Yasasının 16.maddesi hükmü uyarınca, bu istekleri içeren davalarda, harca tabi değerin el atılan yerin keşfen belirlenen değeri ile ecrimisilin toplamından ibaret olacağı, buna görede harcın ikmal edilmesi, aksi takdirde, aynı Yasanın 30. ve 32. maddelerinde öngörülen düzenlemelerin uygulanması gerekeceği hususlarınında göz ardı eldilmesi isabetsizdir.
O halde, davalılıların, bu yönlere ilişkin olarak temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.