Esas No: 2010/11606
Karar No: 2011/2256
Karar Tarihi: 01.03.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/11606 Esas 2011/2256 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, davacıların babalarının mirasından intikal eden taşınmazın kuru mülkiyet hakkını davalılarına temlik ettiği ancak muvazaa bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Davalılar, bu kararı temyiz etti. Yargıtay ise, miras bırakanın tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, her bir mirasçıya nakledilen malların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı ve paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır diyerek kararı bozdu. Kararda bahsi geçen kanun maddeleri şunlardır: Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2008
NUMARASI : 2006/327-2008/334
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan babaları İ.Ş.’ün 629 ada 16 parsel sayılı taşınmazının intifa hakkını üzerinde bırakarak kuru mülkiyet hakkını davalı oğlu Ö. F.Ş.’e temlik ettiğini, taşınmazın imar görerek 629 ada 34 nolu parselde Ö.F.’un 566/2400 pay sahibi olduğunu, taşınmazın paydaşlarından M.V.’un ortaklığın giderilmesi davası açtığını ve Ö. F.’un ölümü nedeniyle mirasçılarının davaya dahil edildiğini, tamlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil olmazsa tenkis istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.03.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat İ.A. ile temyiz edilen vekili Avukat M. Adan geldiler , duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan İ.Ş.ün 629 ada 16 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 17.12.1982 tarihli akitle davalıların murisi Ö.F. Ş.e satış suretiyle devrettiği, anılan taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak oluşan 629 ada 34 parsel sayılı imar parselinin 566/2400 payının Ö. F. Şengün adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalılar iddiaya karşı murisin sağlığında tüm mirasçılarına bir takım mallar verdiğini, amacının mirasçılardan mal kaçırma olmayıp sağlığında tüm mirasçılar arasında mal varlığını paylaştırmak olduğunu belirtmişlerdir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmış değildir.
Öyle ise, eksik tahkikatla yetinilerek karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 01.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.