Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalıların kayden malik olduğu çekişmeli 133 ada, 79 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer niteliği taşıyan taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine ve muhdesatın yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin iptali istemi ile idari yargı yerinde açtıkları dava sonucunun beklenmesi gerektiğini, çekişmeli bölümün kıyı kenar çizgisi içinde kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü sürenin hazine yönünden dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin olup, mahkemece 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde;”... Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulamaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu” hükmü öngörülmüştür. Buna göre yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması da doğrudur.
Ne var ki, anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın kararı temyiz etmemesine karşın usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak gerekçelendirilmesi neticeten davalıların harçtan davacının 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağı başka bir ifadeyle davalı lehine avukatlık ücreti verilip verilmeyeceği irdelenip, değerlendirilmesi için karar bozulmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.