1. Hukuk Dairesi 2011/1445 E. , 2011/2205 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KARABURUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2006
NUMARASI : 2002/81-2006/93
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalıların kayden malik olduğu çekişmeli 340 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer niteliği taşıyan taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, idarece saptanan kıyı kenar çizgisinin iptali için idari yargı yerinde açtıkları davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini vurgulayarak davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinin adli yargının görevinde olduğu, bilirkişi heyeti tarafından saptanan kıyı kenar çizgisine göre dava konusu taşınmazın (A) ile gösterilen 353 m²" lik kısmının deniz tarafında kaldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine ve davalı Ş..G.. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava,3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamından, davalılar adına kayıtlı olan çekişme konusu 340 parsel sayılı taşınmazın tapulama çalışmaları sonucunda 02.06.1976 tarihinde davalılar adına tespit ve tescil edildiği, davanın 06.08.2002 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" cümlesi ve aynı yasanın 3. Maddesi ile de 3402 Sayılı Yasaya " bu kanunun 12. Maddesinin 3. Fıkrası hükmü, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki geçici 10. Madde eklenmiştir.
Öte yandan, 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.
Somut olayda, kadastro tespitiinin kesinleştiği 02.06.1976 tarihinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır.
Öte yandan; temyiz aşamasında 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle,3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesine eklenen 36/A maddesinde aynen " kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz " hükmü derpiş edilmiştir.Aynı yasanın 17. maddesiyle de, davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu hükmü öngörülmüştür.
O halde, anılan yasal düzenleme gereğince, davalıların yargılama giderlerinden ve 29.05.1957 tarih, 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu giderlerden sayılan Avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek işin esası gerekse yargılama masrafları yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır.
Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.