Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı şirket adına kayıtlı 3723 parsel sayılı taşınmazın toplam 7071.88 m2"lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, 4379.86 m2"lik kısmının ise kıyı kenar çizgisi dışında ancak kıyının devamı nitelikte kumluk alan olduğunu ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 7071.88 m2"lik kısmının tespit dışı bırakılması, 4379.86 m2"lik bölümünden tescile tabi olmayan kısmının tespit dışı bırakılması, tescile tabi kısmının hazine adına tescili ve davalının dava konusu bölümlere vaki elatmasının önlenmesi isteklerinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabul kısmen reddine dair önceden verilen kararın Dairece; "..,5841 Sayılı Yasa ile 3402 Sayılı Yasaya getirilen yasal düzenleme karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerektiği, ancak dava tarihinde davacı Hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedileceğine göre davalının maktu harç ile tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceği..." gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak davanın hak düşürücü sürenin geçmiş bulunması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini, tescil ve elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkin olup, mahkemece, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Öyleyse, davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, temyiz aşamasında 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde; "...Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu" hükmü öngörülmüştür.
O halde, anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın kararı temyiz etmemesine karşın usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak gerekçelendirilmesi neticen yargılama giderlerinden ve 29.05.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağı ayrıca davalı lehine avukatlık ücreti verilip verilmeyeceği irdelenip, değerlendirilmesi için karar bozulmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.