Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1016 Esas 2011/1993 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1016
Karar No: 2011/1993
Karar Tarihi: 24.02.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1016 Esas 2011/1993 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, miras bırakanın maliki olduğu bir taşınmazın muvazaalı olarak davalı gelinine devredildiğini iddia ederek tapu iptali için dava açmıştır. Mahkeme, davayı kabul ederek tapunun iptaline karar vermiştir. Ancak davalının temyiz itirazları sonucu Yargıtay, miras bırakanın eski gelinine gerçek satış yaparak taşınmazı devrettiği sonucuna vararak mahkeme kararını bozmuştur. Bu tür muvazaalı işlemler, Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun olduğundan, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Kanun maddelerinin detaylı açıklamaları ise yazıda belirtilmemiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/1016 E.  ,  2011/1993 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SÖKE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 19/10/2010
    NUMARASI : 2008/403-2010/437

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakanı babası M.’in maliki bulunduğu 791 ada 161 parselin 8 nolu bağımsız bölümünü davalı gelinine mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali-tescil olmadığı takdirde bedelin tahsili isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, miras bırakanın yüksek tansiyon ve kalp hastası olduğunu, bakıma ihtiyacı olduğunu, boşandıktan sonra da murise bakmaya devam ettiğini ve taşınmazın kendisine satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacının miras payı oranında tapunun iptali ve tesciline karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal tescil olmadığı taktirde bedelin tahsili isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan M.’in maliki bulunduğu 791 ada 161 parselde bulunan 8 nolu bağımsız bölümü 05.07.2006 tarihinde satış suretiyle oğlunun boşandığı eşi olan davalıya temlik ettiği görülmektedir.
    Davacı, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere,Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince;davalının miras bırakanın oğlunun boşandığı eski eşi olduğu, davalının Söktaş’ta işçi olarak çalıştığı, tanık olarak dinlenen miras bırakanın eşinin beyanına göre davalı gelinin oğlundan boşanmasına rağmen kayınvalidesiyle kayınpederine baktığı, onların her türlü ihtiyacıyla ilgilendiği, miras bırakanın felçli ve yatalak hasta olduğu, davacının İstanbul’da öğretmenlik yaptığı, diğer taraftan taşınmazı satın alan davalının taşınmazı satın almak amacıyla Söke Vakıflar Bankasından konut kredisi aldığı ve bu nedenle taşınmaz üzerine ipotek konulduğu görülmektedir. Öte yandan sırf satış bedeli ile gerçek değer arasında fark bulunmuş olmasının muvazaanın tek başına kanıtı olarak değerlendirilemeyeceği de açıktır.
    Hal böyle olunca, değinilen olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakan tarafından eski gelini olan davalıya yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, gerçek satış olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçe ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle kararın açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara