Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1263 Esas 2011/1972 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1263
Karar No: 2011/1972
Karar Tarihi: 23.02.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1263 Esas 2011/1972 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davanın konusu, davalıya ait taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı ve tapu kaydının iptali idi. Mahkeme, 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Ancak, 6099 Sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği hükme bağlandığından, davalının yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağına ve avukatlık ücreti verilip verilmeyeceğine karar verilmesi gerektiği belirtildi. Kanun maddeleri: 5841 Sayılı Yasa'nın 2. ve 3. maddeleri, 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 12/3. ve geçici 10. maddesi, 6099 Sayılı Yasa'nın 16. ve 17. maddeleri, HUMK'nun 428. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/1263 E.  ,  2011/1972 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 06/07/2010
    NUMARASI : 2010/282-2010/491

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalıya ait 1664 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptalini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; “... Çekişmeli 1664 sayılı müfrez  parselin geldisi olan 342 sayılı ana kadastral parselin 19.12.1936 tarihinde kesinleşen kadastro sonucu tapuya tescil edildiği, 14.3.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 12.maddesinin 3. fıkrasına " Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır " cümlesi ve anılan yasanın 3.maddesi ile de aynı yasaya " Bu kanunun, 12.maddesi 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır " şeklindeki geçici 10. madde eklenmiş olması, 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece davanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarından olması, buna göre kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin  açık olması,  öte yandan, bir tarafın dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olmasına rağmen, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren ve derdest davalara da uygulanacağı öngörülen yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybetmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı, değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği ” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine  ilişkin olup, mahkemece 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Öyleyse, davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, Reddine.
    Ancak,  temyiz aşamasında 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde; " ... Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği " 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulamaması süreci uzatılarak "  infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu "" hükmü öngörülmüştür.
    O halde, anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın kararı temyiz etmemesine karşın usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak gerekçelendirilmesi, neticeten 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağı, ayrıca davalı lehine avukatlık ücreti verilip verilmeyeceği irdelenip, değerlendirilmesi için karar bozulmalıdır.
    Açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara