Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2249 Esas 2011/1939 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2249
Karar No: 2011/1939
Karar Tarihi: 23.2.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2249 Esas 2011/1939 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir davada, davacılar mülkiyeti kendilerine ait bir taşınmazın daha önce davalı şirket tarafından işgal edildiğini öne sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir. Mahkeme, intifaden men koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi davasını kabul etmiş ancak ecrimisil talebini reddetmiştir. Davalı vekili kararı temyiz etmiş ve Yargıtay da kısa kararda çelişkili bir durum oluştuğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Kanun Maddeleri:
- HUMK'nun 376. maddesi
- HUMK'nun 381. maddesi
- HUMK'nun 388. maddesi
- HUMK'nun 389. maddesi
- Anayasanın 141. maddesi
- Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı l992/7 Esas, l992/4 sayılı karar
1. Hukuk Dairesi         2011/2249 E.  ,  2011/1939 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/04/2010
    NUMARASI : 2009/77-2010/149

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, mülkiyeti kendilerine ait 44712 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 5 yıldan fazla bir zamandır, taşınmazda faaliyet gösteren davalı şirket tarafından işgal edildiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir.
    Davalı, duruşmalara katılmamış, yanıt vermemiştir.
    Mahkemece, davacıların da şirketin ortağı oldukları intifaden men koşulunun gerçekleşmediği gerekçesi ile elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil talebinin reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
    Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek; kısa kararda; "elatmanın önlenmesi yönünden davanın kabulüne, ecrimisil yönünden reddine, gerekçeli kararda ise;" davanın kabulü ile 13 nolu parselde 101/5039 paya davalı şirketin vaki müdahalesinin men"ine, diğer istemlerin reddine" demek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara