Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak mirasbırakan H.H..’in kayden malik olduğu, 152 ada, 31 parsel sayılı taşınmazda 1,2 ve 4 nolu bağımsız bölümleri, hukuki ehliyetinin olmadığı bir dönemde davalı olan oğluna satış yoluyla temlik ettiğini, temlik işlemlerinin mutlak butlanla batıl olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiş, aşamalarda da muris adına tescil isteğini bildirmiştir.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; temlik tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyetinin olmadığının adli tıp raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle çekişmeli taşınmazların tapu kaydının iptali ile muris H..H. A.. adına tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava; hukuki ehliyetsizliğe dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak dava dilekçesinde yalnızca iptal isteğinde bulunmasına karşın sonradan verdiği 21.09.2010 tarihli harçlandırılmış dilekçe ile tapu kaydının iptali ile muris adına tesciline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Bilindiği üzere; HUMK’nu 83 ve devamı maddelerinde davanın ıslah edilebileceği öngörülmekte ise de netice-i talepte ıslah olmayacağı açıktır. Diğer bir deyişle daha önce dava konusu edilmeyen bir hususun ıslah yoluyla istem konusu yapılmasına yasal olanak yoktur. Ne varki; davanın sadece iptal istemini içermesi davanın reddini gerektirmez.
Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına (zilyetliğe) dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)
Kabule göre de; dolu pafta sistemine göre doğru sicil oluşturma ilkesi gözardı edilerek tüm mirasçıları adına kanuni hisseleri oranında tescili yerine TMK’nun 28. maddesi uyarınca kişiliği son bulan miras bırakanın adına tescili de doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.