Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılar adına kayıtlı 136 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürerek, tapu iptal, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı, zaman aşımı süresinin geçtiğini, taşınmazın kıyı ile ilgisi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; davanın 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasa’nın 12. maddesi uyarınca hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece önceki direnmeye ilişkin verilen karar Hukuk Genel Kurulu’nca bozulmuş, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraflarca tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu iddiasına dayalı sicilin kütükten terkini, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin olarak önceden verilen karar, yalnız davacı tarafça temyiz edilmiş ve Daire çoğunluğunun görüşü doğrultusunda 5841 Sayılı Yasa hükümlerinden söz edilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkeme, 08.12.2009 tarih ve 2009/450-363 E.K. sayılı kısa ve gerekçeli kararında, önceki kararda direnilmesine karar verilmiş ise de, bu karar Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 tarih ve 2010/1-139 E. 2010/152 K. Sayılı kararı ile “… açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında, yerel mahkemece verilen direnme kararının, yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermediği çok açıktır. O halde, direnme kararı salt bu nedenle bozulmalıdır” gerekçesiyle bozulmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki, yerel mahkemelerin direnme kararları, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan nihai kararlardan olup, mahkeme direnme kararı ile davadan elini çeker. Mahkemece yapılacak iş, direnme kararı doğrultusunda gerekçeli karar yazımından ibaret olup, bu bakımdan direnme kararından dönme mümkün değildir. Direnmeye ilişkin olarak verilen karardan dönülerek uyma kararı verilmesi mümkün olmadığı gibi, Hukuk Genel Kurulu kararına karşı mahkeme kararında direnemeyeceğine göre, mahkemece yapılacak iş, Hukuk Genel Kurulu bozma kararı doğrultusunda gerekçeli karar yazmaktan ibarettir.
Oysa mahkemece, bozma kararına uymakla birlikte, bu kez Daire’nin bozma kararı çerçevesinde hüküm kurulmuştur. Yukarıdaki açıklamalar karşısında bu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Bu durumda, HUMK’nun 381, 388 ve 389. maddeleri hükmü gereğince, mahkemece yapılması gereken iş, direnme kararının Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda gerekçelendirilmesi ve Daire bozma kararında belirtilen bozma nedenlerinin direnme kararı doğrultusunda karşılanmasıdır.
Hal böyle olunca, HUMK’nun 429. maddesi uyarınca yöntemine uygun ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu bozma ilamında işaret edilen biçimde karar oluşturulmak üzere yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.
Tarafların, temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.