Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaş olduğu 2 sayılı parseldeki evinin, komşu 5 parsel sayılı taşınmaza yapılan inşaat nedeniyle zarar görüp kolon ve duvarlarda çatlaklar oluştuğunu, komşu taşınmazdaki yapının balkon genişliği ve yüksekliğinin imar ve projeye aykırı olduğunu ileri sürerek, komşuluk hukuku hükümlerine göre çekişmenin giderilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı iddiası sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım suretiyle çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının 2 parsel sayılı taşınmazda kayden paydaş olduğu, taşkın olduğu iddia edilen komşu 5 parselde ise, davalılar haricinde çok sayıda dava dışı bağımsız bölüm maliki olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununun 684.maddesi gereğince taşkın inşaatın ana yapının zemininin mülkiyetine tabi olduğu halde haksız yapının üzerinde bulunduğu taşınmazın bütünleyici parçası olduğu ve zeminin mülkiyetine tabi olduğu tartışmasızdır.
Ne varki, davacı, komşu 5 parsel üzerinde yapılan inşaatın plan ve projeye ayrıca komşuluk hukukuna aykırı olması nedeniyle 2 parselde bulunan villasının kolon ve duvarlarında çatlaklar oluştuğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve davalılar yapılarının ruhsat ve projeye uygun hale getirilmesini istemiş, mahallinde 2 kez keşif yapılmış ilk fen bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazların 3194 Sayılı Yasanın 18.madde uygulaması ile oluştuğunu ve duvar tecavüzü bulunduğu bildirilmiş, 2.keşif sonucu düzenlenen raporda ise I.rapora çelişkili biçimde tecavüz bulunmadığı belirtilmiş olup, raporlar arasındaki çelişki giderilmediği gibi, iddianın ileri sürülüş biçiminden yıkım isteğinde bulunduğu dikkate alınmaksızın 5 parsel maliklerinin tamamı da davada taraf edilmiş değildir.
Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 737.maddesi komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş bir arada yaşamak durumda olan komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevlerini yüklemiş olup;
Davacı komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesini de istemiş, bu hususta da bir araştırma yapılmadığı gibi diğer taraftan dosyadaki bilirkişi raporlarından, yapıların imar uygulamasından önce ya da sonramı yapıldığı da anlaşılamamaktadır.
Hal böyle olunca; davadaki istek gözetilerek, davalı taşınmaz maliklerinin (paydaşların) davada yer almalarının sağlanması, taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra mahallinde 3"lü bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, haksız eylem nitelikli elatma olgusunun var olup, olmadığının açıklığa kavuşturulması, dava konusu taşınmazdaki yapıların komşuluk hukukuna ne gibi bir ayrılık teşkil ettiğinin belirlenmesi ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.