Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı Hazine, davalılar adına kayıtlı 224 sayılı parselin bir kısmının idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın kaydının iptalini istemiştir.
Davalılardan bir kısmı, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.2.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı S..E..I..vekili Avukat N..U.. ile temyiz edilen vekili Avukat G.. T..geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukat ile temyiz eden davalı asil gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . Koç"un tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Asıl ve birleşen dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamı ile, davalılar adına kayıtlı olan çekişme konusu 224 parsel sayılı taşınmazın 21.2.1975 tarihli komisyon kararı ile bir kısım davalılar adına tesciline karar verilip, sicil kaydının oluştuğu, sonrasında yapılan satışlar ve intikaller ile de diğer davalıların paydaş kılındığı davanın 13.10.1999 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 14 Marat 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinin 3.fıkrasına;"bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" cümlesi ve aynı yasanın 3.maddesi ile de 3402 Sayılı Yasaya;" bu kanunun 12.maddesinin 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarruf altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır." şeklindeki geçici 10.madde eklenmiştir.
Öte yandan, 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.
Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itabaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır.
Diğer taraftan, temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36.maddesine eklenen 36/A maddesinde aynen;"kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz" hükmü derpiş edilmiştir.Aynı yasanın 17.maddesiyle de, davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu hükmü öngörülmüştür.
O halde, anılan yasal düzenleme gereğince, davalıların yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı tartışmasızdır.
Hal böyle olunca; yukarıda değenilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek işin esası gerekse yargılama masrafları yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Bir kısım davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.