Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/10487 Esas 2011/1732 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/10487
Karar No: 2011/1732

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/10487 Esas 2011/1732 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davada, Hazine'nin, kayıtlı taşınmazın bir kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığını belirterek kaydın iptalini istediği ve davalılardan bazılarının davanın reddini savunduğu belirtilmektedir. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş, ancak karar, bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz aşamasında ise, 5841 ve 6099 sayılı yasal düzenlemelerin göz önünde bulundurulması gerektiği ve davalıların yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı belirtilmektedir. Bu nedenle, karar bozulmuştur. Detaylı olarak, 5841 sayılı yasada yer alan 2. madde ve 3. maddeyle eklenen geçici 10. madde ile, 6099 sayılı yasanın 16. maddesiyle eklenen 36/A madde ve 17.maddesi açıklayıcı bir şekilde belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2010/10487 E.  ,  2011/1732 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 30/04/2004
    NUMARASI : 2003/198-2004/188

    Taraflar arasında birleştirilerek  görülen davada;  
    Davacı Hazine, davalılar  adına kayıtlı 224 sayılı parselin bir kısmının idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın kaydının iptalini istemiştir.
    Davalılardan bir kısmı, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.2.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı S..E..I..vekili Avukat N..U.. ile  temyiz edilen vekili Avukat G.. T..geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukat ile temyiz eden davalı asil gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . Koç"un  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Asıl ve birleşen dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Dosya kapsamı ile, davalılar adına kayıtlı olan çekişme konusu 224 parsel sayılı taşınmazın 21.2.1975 tarihli komisyon kararı ile bir kısım davalılar  adına tesciline karar  verilip, sicil kaydının oluştuğu, sonrasında yapılan satışlar  ve intikaller ile de diğer davalıların paydaş kılındığı davanın 13.10.1999 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; 14 Marat 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinin 3.fıkrasına;"bu hüküm iddia  ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" cümlesi ve aynı yasanın 3.maddesi ile de 3402 Sayılı Yasaya;" bu kanunun 12.maddesinin 3.fıkrası hükmü,  Devletin hüküm ve tasarruf altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır." şeklindeki geçici 10.madde eklenmiştir.
    Öte yandan, 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.
    Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itabaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır.
    Diğer  taraftan, temyiz  aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36.maddesine eklenen 36/A maddesinde aynen;"kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro  mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz" hükmü derpiş edilmiştir.Aynı yasanın 17.maddesiyle de, davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar  için de geçerli olduğu hükmü öngörülmüştür.
    O halde, anılan yasal düzenleme gereğince, davalıların yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca; yukarıda değenilen yasal düzenlemeler  ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek işin esası gerekse  yargılama masrafları yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar  verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Bir kısım davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.2.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 


     

    Hemen Ara