Esas No: 2011/591
Karar No: 2011/1690
Karar Tarihi: 17.02.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/591 Esas 2011/1690 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ŞİŞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2006
NUMARASI : 2005/42-2006/486
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 9136 ada 8 parsel sayılı taşınmazını davalı ikinci eşine ölünceye kadar bakacağı inancıyla rucu koşullu olarak bağışladığını davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, yanıt vermemiştir
Mahkemece, davalının yeminden kaçındığı bu şekilde davacı iddiasının yemin delilli ile kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.10.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S.. S..K..geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, rücu koşullu bağış hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden,davacı Kemal"in maliki olduğu 8 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını 20.7.2001 tarihinde " kendisinden önce ölümü halinde mülkiyetin kendisine geri dönmesi şartı" ile davalıya bağış suretiyle temlik ettiği, üzerinde kalan 1/2 payında 21.3.2002 tarihli akitle aynı koşullarda yine davalıya bağışladığı anlaşılmaktadır.
Davacı, temliki işlemlerin ölünceye kadar bakım koşulu ile yapıldığını davalının edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı ve dava dilekçesinin davalıya tebliği 7201 Sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi hükmü uyarınca yapıldığı, keza yargılama aşamasında yemin davetiyesi de davacının 3 yaşındaki torunu O.."a yapıldığı ve Tebligat parçasına oğlu olarak yazıldığı, öte yandan gerekçeli karar tebligatınında davacının gelinine yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir.
Evvel emirde davalıya 7201 Sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi hükmü uyarınca yapılan tebligatın komşu adı ve imzası bulunmadığından yasaya uygun düştüğü söylenemez.Diğer taraftan yukarıda değinildiği üzere sair tebligatlarında usul hükümlerinin anladığı manada geçerli olduklarını kabul etmek olanaksızdır.
Bilindiği üzere; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi,iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK"nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme,tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler.Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı,tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen son adresinde yapılır. Ancak tebliği alacak kişinin müracaatının bulunması, kabulü koşuluyla her yerde yapılabilir. (Teb.K.M.lO) Tebligatı,tebliğ muhatabı adına almaya yetkili kimseler yasayla ayrıca belirtilmiştir. Bu cümleden olarak tebliğatın vekil vasıtası ile takip edilen işlerde vekile (Teb.K.M.11); tüzel kişilerde yetkili temsilciye,bunlar birden ziyade ise yanlız birine, (Teb.K.M.12);tüzel kişiler adına kendilerine tebligat yapılacak kimselerin mutad iş saatlerinde bulunamamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir durumda oldukları takdirde orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine (Teb.K.M.13); muhatabın ikametğah adresinde bulunmadığı hal için, kendisiyle birlikte oturan ailesi efradından veya hizmetçilerinden birine (Teb.K.M 16); belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlerin o yerde bulunmadıkları taktirde aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine,meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur veya müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde birlikte oturan aile efradından veya hizmetcilerinden birine (Teb.K.M.17), otel, hastane,fabrika ve mektep gibi içine serbestce girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan yerdekiler için o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amirine (Teb.K.M 18); mevkuf veya mahkumlar için bulundukları yerin müdür veya memuruna (Teb.K.M 19) yapılması gerektiği belirtilen yasa maddeleri ile hüküm altına alınmıştır. Kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebliğat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler de aynı yasanın 21. maddesinde düzenlenmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunun 3320 sayılı kanunla değişik 21. maddesinde, " kendisine tebligat yapılacak kimse veya tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse ( kaçınırsa), tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı,o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde,tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici ve kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır" hükmüne yer verilmiş; Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin değişik 1. fıkrasında da, " muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adresde bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu,yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinme halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir" denilmiştir. İşte, Tüzüğün anılan maddesinde yazılı şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın ( yada muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu tevsik edilmeden. Tebligat Kanunun 2l. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen şekilde dava dilekçesinin tebligatının yapılması, davalının sunacağı delillerin toplanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken HUMK"nun 73. maddesi hükmü uyarınca usulü dairesinde taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.