Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kadastroca tespit harici bırakılan 15750 m²"lik taşınmazla ilgili olarak davalının açmış olduğu zilliyetlikten tescil davasının retle sonuçlandığını, taşınmazın kültür arazisi olduğunun belirlendiğini ileri sürerek, Hazine adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davayı kabul etmiştir.
Dahili davalı, çekişmeli taşınmazın belediye adına tescili gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın dayanağını oluşturan dosyada verilen kararın kesinleşmediği gerekçesiyle dosyanın esasının kapatılmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, kadastro harici bırakılan yerin tescili isteğine ilişkin olup, daha önce kişi tarafından Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın reddine karar verildiği ve bu aşamada henüz kesinleşmediği, bu arada çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin idari bakımdan sınır değişikliği neticesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alındığı ve davacı Hazine tarafından bu defa anılan husus gözetilerek eldeki davanın açıldığı, mahkemece kişinin açmış olduğu davanın kesinleşmediği nedeniyle esas kapatılarak dosyanın Bala Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine ve Bala Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının kesinleşmesini takiben tekrar mahkemeye gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; davanın devamı sırasında idari sınırlarda yapılan değişiklik sebebiyle taşınmazın içinde bulunduğu yerin başka bir yer mahkemesi yetkisine girdiğinin anlaşılması halinde mahkemece yapılacak iş yetkili olan mahkemeye devir kararı vermekten ibarettir. O halde, Bala Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar kesinleşmediğinden önce idari sınırlardaki değişiklik sebebiyle Bala Asliye Hukuk Mahkemesince devir kararı verilerek dosyanın yetkili olan Ankara Mahkemelerine gönderilmesi gerekeceği açıktır. Diğer taraftan, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 18.maddesi hükmü uyarınca açılacak davaların hasımsız açılması olanaklı iken gerçek kişiye husumetin tevcih edilmesi, onun da davayı kabul etmesi sonucuna etkili olmayıp 18.maddede öngörülen koşulların araştırılmasına mani teşkil etmez.
Hal böyle olunca, ileri sürülen deliller toplanarak, taşınmazın 3402 Sayılı Yasanın 18.maddesi kapsamında tescile tabi yerlerden olup olmadığının saptanması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir, kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.