Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/687 Esas 2011/1661 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/687
Karar No: 2011/1661

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/687 Esas 2011/1661 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı adına kayıtlı olan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümü nedeniyle tapu kaydının iptali için açılan davada mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Ancak, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre geçtiği için dava açma hakkının düştüğü belirtilmiştir. Ayrıca, 6099 Sayılı Yasa gereğince davalının yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı açıklanmıştır. Kanun maddeleri ise şöyledir: 5841 Sayılı Yasa'nın 2. maddesi, 3402 Sayılı Yasa'nın 12. maddesinin 3. fıkrası, aynı yasanın 3. maddesi ve geçici 10. maddesi, 6099 Sayılı Yasa'nın 16. maddesi ve 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesine eklenen 36/A maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/687 E.  ,  2011/1661 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KOCAELİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/12/2007
    NUMARASI : 2005/290-2007/491

    Taraflar arasında görülen davada; 
    Davacı, davalı adına kayıtlı bulunan 1276 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürüp tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde usulüne uygun olarak kıyı kenar çizgisi belirlemesinin yapılmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya kapsamı ile, davalı adına kayıtlı olan çekişme konusu 1276 parsel sayılı taşınmazın öncesinin 445, 446, 447, 448 ve 449 parsel sayılı taşınmazlar olup, anılan parsellerde kadastro tespit çalışmalarının 22.11.1967 tarihinde yapıldığı, tespitin 12.05.1972 tarihinde kesinleştiği ve davanın 07.09.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına  "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" cümlesi ve aynı yasanın 3. maddesi ile de 3402 sayılı yasaya " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.
    Öte yandan, 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.
    Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleştiği 12.05.1972 tarihinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır.
    Diğer taraftan; temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğü giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesine eklenen 36/A maddesinde aynen;"kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz" hükmü derpiş edilmiştir. Aynı yasanın 17. maddesiyle de, davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu hükmü öngörülmüştür.
     O halde anılan yasal düzenleme gereğince, davalının yargılama giderlerinden ve 29.05.1957 tarih, 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu giderlerden sayılan Avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca; yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek işin esası gerekse yargılama masrafları yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Tarafların temyiz itirazları yerindir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü  HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   17.02.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara