Esas No: 2011/579
Karar No: 2011/1659
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/579 Esas 2011/1659 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, miras bırakanın taşınmazları muvazaalı olarak davalılara devrettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptalini ve tescilini talep etmiştir. Mahkeme, davacının feragat ettiği 203 parsel haricinde diğer taşınmazların temlikinin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, dava konusu olan 415, 611 ve 710 parsel sayılı taşınmazların muvazaalı bir şekilde devredildiği sonucuna vararak hükmü bozmuştur. Kanun maddeleri ise Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleridir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : MALKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/10/2009
NUMARASI : 2008/140-2009/261
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 7 parça taşınmazı davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların kendi aralarında da devirler yaptıklarını, satışların gerçek olmadığını, saklı payının ihlal edildiğini ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 203 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasından feragat ettiğini belirtmiştir.
Davalı Yaşariye, 415 parsel sayılı taşınmazın ½ payını muristen bedelsiz devraldığını, akabinde vekili aracılığıyla davalı S..’a devrettiğini savunmuştur. Davalı Y.., yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir. Diğer davalılar, iddiaların doğru olmadığını, murisin tüm mirasçılarına yer verdiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının 203 parsel yönünden davasından feragat ettiği, diğer taşınmazların davalılara temlikinin muvazaalı olduğunun ispat edilemediği, 415 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki S..’ın iyi niyetli olduğu, tenkis davasının hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 239, 709 ve 478 parsel sayılı taşınmazların kayıt maliklerine karşı usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı, bir kimseye dahili dava yoluyla da taraf sıfatı verilemeyeceği gözetilerek ve 203 parsel bakımından da davadan feragat edildiği nazara alınarak anılan 4 parsel bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince; miras bırakan A..’nin çekişme konusu 611 parsel sayılı taşınmazı 10.08.1993 tarihli akitle Hamit Kaya’ya, onun da, aynı yeri 04.04.1995 tarihli akitle davalı Nail’e; yine 415 parsel sayılı taşınmazı 30.04.1997 tarihli akitle seviyen ve müştereken davalılar Yaşar ve Yaşariye’ye, onlarında 18.05.2000 tarihli akitle davalı Süleyman’a; ayrıca, 358 parsel sayılı taşınmazın 20/36 payını 04.12.1986 tarihli akitle davalı Süleyman’a satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazlardan 358 parselin hükmen ifrazı sonucunda oluşan 710 parselin davalı Süleyman adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın satış ihtiyacının bulunmadığı, dava konusu taşınmazları mahalli bilirkişi beyanıyla murisin oğulları N.ve S.’ın kullandıkları, davacının uzun yıllar önce muristen ayrı başka şehre gidip orada yaşamakta olduğu, davalı Y. beyanıyla 415 parselin temlikinin bedelsiz olduğu, davalı S.’ın murisin oğlu ve mirasçı olup muvazaayı bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu görülmektedir.
Öte yandan, davacı dava dilekçesinde, tüm mirasçılar adına tescil istemişse de henüz iştirak sağlanmadan 24.02.2009 tarihli oturumdaki beyanıyla, isteğini daraltıp kendi miras payına hasren talepte bulunduğunu bildirmiştir. Bu durumda, dava dışı mirasçı Reyhan’ın davaya katılması gerekmediği gibi, kendisi tarafından yöntemine uygun açılmış bir davada olmadığına göre davada yer almamış olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın 415, 611 ve 710 parsel sayılı taşınmazları davalılara temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; anılan 415, 611 ve 710 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.