Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/357 Esas 2011/1658 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/357
Karar No: 2011/1658

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/357 Esas 2011/1658 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/357 E.  ,  2011/1658 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 30/12/2008
    NUMARASI : 2005/546-2008/665

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 1054 parsel sayılı taşınmazı davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürüp, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar  verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, iddiaların doğru bulunmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacı H.."nin yargılama sırasında öldüğü, mirasçıların davacılar  vekiline vekalet vermediklerinin bildirilip, işlemden kaldırılan dosyanın süresi içinde yenilenmediği, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı bulunmadığı gerekçesiyle davacı H. yönünden davanın açılmamış sayılmasına ve diğer davacıların davasının reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davacılar M., P.., N. ve Ş. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davacı H..yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan Ş..’ın çekişme konusu 1054 parsel sayılı taşınmazı 03.04.1985 tarihli akitle oğlu A..’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, anılan bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; miras bırakanın satış ihtiyacının bulunmadığı, ölene kadar taşınmazı murisin kullandığı, davalının alım gücünün olmadığı dosya kapsamı ve tanık beyanları ile açıktır. Öte yandan, tek başına taşınmazın satış bedelinin gerçek değere yakın gösterilmiş olması muvazaa olgusunu ortadan kaldırmaz. Önemli olan miras bırakanın gerçek iradesinin hangi yönde tecelli ettiğinin belirlenmesidir.
    Yukarıda açıklanan ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalıya yaptığı taşınmaz temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacılar Mehmet, Penpe, Necip, ve Şaban’ın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   17.02.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara