Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/288 Esas 2011/1635 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/288
Karar No: 2011/1635
Karar Tarihi: 17.2.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/288 Esas 2011/1635 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/288 E.  ,  2011/1635 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BALIKESİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/10/2010
    NUMARASI : 2010/108-2010/485

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden maliki bulunduğu 172 ada 20 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafından haksız olarak işgal edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı, taşınmazı davacıdan haricen satın aldığını, davacının tapuyu devretmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalının kayden davacıya ait taşınmaza haksız olarak müdahale ettiği gerekçesiyle elatmasının önlenmesine, ecrimisil isteği atiye terkedildiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteği atiye bırakıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava konusu 20 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait bulunduğu ve yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamından taşınmazın davalı tarafından tasarruf edildiği anlaşılmaktadır.
    Davalı, dava konusu taşınmazı haricen satın aldığını savunmuş ve tarafların imzası ile birlikte iki şahit imzası taşıyan tarihsiz “senet” başlıklı belge ibraz etmiştir.
    Bilindiği üzere, Medeni Yasanın 706, Borçlar Yasasının 213 ve 2644 Sayılı Yasanın 26. maddeleri mülkiyeti nakleden sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasını öngörmektedir. Öyle ise haricen yapılmış sözleşme mülkiyetin nakli yönünden geçersizdir. Ne var ki, geçersiz sözleşmeye göre kayıt malikine bir bedel ödenmiş ise ödeyen yararına hapis hakkı tanınması olanağı doğar. Nitekim değinilen ilke, 10.7.1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Ancak, hükmedilecek bedel ödenen bedel olup, bu miktarın uyarlamaya tabi tutulamayacağı da kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca,TMK’nun 994.maddesi hükmü göz önünde bulundurularak dosyaya ibraz edilen harici satış belgesindeki satış bedelinin ödenip ödenmediğinin veya kısmi bir ödeme de bulunup bulunmadığının tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri delillerin toplanması suretiyle değerlendirilmesi ve belirlenecek bedel üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle kararın HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.2.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
                                          -KARŞI OY YAZISI-
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece; elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteği atiye bırakıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacının maliki olduğu 20 parsel sayılı taşınmazın, davalı tarafından kullanıldığı dosya içeriği ve davalı kabulüyle tartışmasızdır. Davalı, tarihsiz “babamdan kalan 20 dönüm tarlamı C.. A..’a sattım. Hiçbir alacağım yoktur.” içerikli senet ile taşınmazı haricen satın alarak, tarladaki taşları temizleyip ,toprağı ıslah ederek tarım yapılır hale getirdiğini, davacının tapuda devir işlemi yapmaktan kaçındığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalının dayandığı tarihsiz harici satış senedinin içeriği ve imza davacı tarafından inkar edilmiştir.
    Elatmanın önlenmesi davasında; Türk Medeni kanununun 994/1 maddesi gereğince faydalı ve zorunlu masraflar ile harici satış bedeli üzerinden alıkoyma (hapis) hakkı tanınması defi (savunma ) yoluyla ileri sürülmeden, kendiliğinden (resen) alıkoyma hakkı tanınması ve alıkoyma (hapis ) hakkı tanınırken iadesi gereken bedel konusunda sayın çoğunluktan farklı düşünüyorum
    Davalının, harici satış sözleşmesi olarak dayandığı senet içeriği ve imzası davacı tarafından inkar edildiğine göre öncelikle bu senedin taraflar yönünden bağlayıcı olup olmadığının, yemin dahil tarafların gösterdiği tüm deliller toplanmak suretiyle saptanması zorunludur.
    Harici satış sözleşmesinin taraflar için bağlayıcı olduğu ve harici satışın varlığı belirlendiğinde, davalının haricen satın alıp, zilyetliğini devraldığı taşınmazı ileride kendisine devredileceği inancıyla kullandığı, davacının da davalı kullanımına karşı çıkmayarak onay verdiği gözetilerek, YİBBGK 05.07.1944 tarih ve12/16 sayılı İBK ve YHGK 04.12.1985 tarih ve 14-308/978 sayılı kararları uyarınca davalının iyi niyetli olduğu kabul edilmelidir .
    Tapulu taşınmazların, Türk Medeni Kanununun 706/1. maddesi, Borçlar Kanununun 213. maddesi ve Tapu Kanununun 26. Maddesi uyarınca resmi şekle uyulmadan harici satışına hukuken değer verilemez.
    Bilindiği üzere; TMK 993 ve 994 madde hükümleri geri vermekle yükümlü olan iyi niyetli zilyedin hak ve borçlarını düzenlemiştir. Geçersiz sözleşme nedeniyle taşınmazı geri vermekle yükümlü olan iyi niyetli zilyedin, taşınmazı geri vermekten kaçınma ya da alıkoyma hakkı TMK 994/1 maddesi ile tanınmış bir haktır. İy i niyetli zilyet, elatmanın önlenmesi ( geri verme) davası sırasında def’i (savunma) yoluyla zorunlu ve yararlı giderler ile harici satış bedelinin ödenmesini isteyebileceği gibi, taşınmazın geri verilmesinden sonra; taşınmazı geri verirken açıkça veya örtülü olarak vazgeçmemiş (feragat etmemiş) olduğu hallerde,faydalı ve zorunlu giderler ile satış bedelini sonradan ve ayrı bir dava ile istemesine engel yoktur. (Y.4.H.D 03.06.1958 tarih, 3265/3847 sayılı kararı, Prof. Dr.Jale G. Akipek, Prof. Dr. Turgut Akıntürk, Eşya Hukuku 214,215 sayfa, Prof. Dr. Turhan Esener, Prof. Dr. Kudret Güven, Eşya Hukuku sayfa 100 ) Harici satın alma, satın alan davalı bakımından satış bedeli üzerinden kişisel hak sağlar ve Türk Medeni kanununun 994/1 maddesi uyarınca iyi niyetli zilyet faydalı ve zorunlu giderlerini isteyebileceği gibi anılan bu giderler ile satış bedeli üzerinden alıkoyma hakkı tanınmasını da defi ( savunma ) yoluyla isteyebilir.
    Eldeki davada; davalı yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü beyanlarında harici satış sözleşmesi nedeniyle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuş, Türk Medeni Kanununun 994/1 maddesine dayanarak savunma ( defi ) yoluyla, toprak ıslahı nedeniyle yaptığı faydalı ve zorunlu masraflar ile harici satış bedeli üzerinden alıkoyma (hapis ) hakkı tanınarak elatmanın önlenmesine karar verilmesi konusunda açık bir talebi bulunmamaktadır.
    HUMK 74. maddesi uyarınca hakim tarafların talepleri ile bağlıdır, mahkemenin tarafların talep etmediği, nitelendirip açıkça belirlemediği isteklerinin, yasanın düzenlediği ayrık haller dışında kendiliğinden tespit edip hüküm altına almasına yasal olanak yoktur, istekten fazlaya da karar verilemez.
    Harici satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olması nedeniyle, YİBBGK 10.07.1940 tarih, 2/77 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve haksız iktisap kurallarına göre herkesin aldığını iade ile yükümlü bulunduğu ve tarafların aldıklarını iade edeceği yolundaki genel ilke ve kabul karşısında, öncelikle; geçersizliği tartışılmayan taşınmazın harici satışı nedeniyle taşınmazı satın alana ödenmesi gereken miktarın ne olması gerektiği ve bu iade kapsamının belirlenmesi gerekir. İadesi gereken bedel; harici satış sözleşmesinde gösterilen bedel mi? taşınmazın dava tarihindeki güncellenmiş (rayiç ) bedeli mi? yoksa harici satışta ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet kuralına göre iadenin talep edildiği tarihte uyarlama sonucu ulaştığı alım gücü müdür?
    YHGK nun 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı kararında ifade edildiği şekilde; geçersiz harici satış sözleşmesi nedeniyle yanlar verdiklerini sebepsiz zenginleşme veya mülkiyet (İstihkak MK 618. Md (TMK 683.md)) davasında geri isteyebilirler. TMK 994. maddesi sebepsiz zenginleşmeyi önleyen özel bir düzenleme olup, her iki davada da TMK 994-995 maddelerinin uygulanması gerekir
    Ancak, hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için birinci olarak TMK 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı, sonrada haksız iktisab ilke ve esasları dikkate alınmalıdır.
    T.M.K. 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı, hakime özel ve istisnai hallerde adalete uygun hüküm verme olanağı sağlamaktadır. Yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinimelerini karşılamakla yükümlüdür. (YHGK 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı) Haksız iktisabın temeli hakkaniyet esasına dayanmaktadır, sebepsiz zenginleşmenin asıl unsurunu da denkleştirici adalet kuralı oluştur. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle , verilen paranın aynen iadesine karar verilmesi, enflasyonist yaşam hayatında , büyük adaletsizlikler yaratır.
    YİBBGK 10.07.1940 tarih, 2/77 sayılı kararın varlığı ileri sürülerek, geri alım tarihinde alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi adalet ve hakkaniyet kurallarıyla bağdaşmaz . .
    Belirtilen ilkeler ve esaslar uyarınca; hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek , sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın , taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücü, paranın reel değeri tespit edililerek, bu bedel alıkoymada hükme esas alınmalıdır.
    Hal böyle olunca; HUMK 74. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi ve Türk Medeni Kanununun 994 /1 maddesindeki “isteyebilir” ve “ geri vermekten kaçınabilir “ şeklindeki açık yasal düzenleme karşında, davalının harici satış bedeli üzerinden alıkoyma ( hapis ) hakkı tanınması konusunda, savunma (defi ) yoluyla ileri sürdüğü açık bir talebi, belirleme ve nitelemesi bulunmalıdır, kendiliğinden ( resen) alıkoyma (hapis) hakkı tanınamaz. Ayrıca davalı toprak ıslahı nedeniyle faydalı ve zorunlu masraflar yaptığını ileri sürülmektedir, kendiliğinden (resen) alıkoyma hakkı tanınacaksa; harici satış bedelinin denkleştirici adalet kuralı gereğince uyarlama sonucu ulaştığı paranın reel değeri ile faydalı ve zorunlu masraflar bedeli üzerinden alıkoyma hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmelidir. Savunma yoluyla ileri sürülmeden alıkoyma hakkı tanınamayacağı ,harici satış bedelinin de denkleştirici adalet kural ve hakkaniyet gözetilerek uyarlanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun resen belirlenecek harici satış bedeli üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesine ilişkin görüşüne katılamıyorum.

     

     

     

     

     

     

    Hemen Ara