Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/968 Esas 2011/1634 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/968
Karar No: 2011/1634
Karar Tarihi: 17.02.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/968 Esas 2011/1634 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalılar tarafından kötüye kullanılan vekalet işlemi sonrası dava açılmıştır. Mahkeme, alıcının kötü niyetli olmadığını, vekilin tazminat davasıyla karşı karşıya kalabileceğini gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir. Ancak temyiz mahkemesi, dosya kapsamı ve taşınmazın satış bedeliyle gerçek bedeli arasındaki aşırı fark göz önüne alındığında vekalet görevinin kötüye kullanıldığını tespit etmiştir. Ayrıca, sonradan getirilen belgelerle taşınmazın dava dışı bir şirkete satıldığı belirlenmiştir. Bu nedenle, 186. maddeye göre işlem yapılması gerektiği fakat yazılı olduğu üzere hüküm kurulduğu için kararın bozulması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Kanun Maddeleri:
- Borçlar Kanunu 390/2 maddesi
- Medeni Kanun 3. madde
- Medeni Kanun 2. madde
- HUMK 186. madde
- HUMK 428. madde
1. Hukuk Dairesi         2011/968 E.  ,  2011/1634 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/03/2010
    NUMARASI : 2008/390-2010/230

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, dava konusu 4747 ada 14 parselde bulunan taşınmazı dava dışı C.. A... ve davalı O..’la birlikte müştereken satın aldıklarını, taşınmazı 1 / 3 pay itibariyle paylaşarak bitişik nizam villa inşaatına başladıklarını, davalılardan O..ın kendisine ait villasını satmak için diğer paydaşlardan vekâlet istemesi üzerine O..’a vekâlet verdiklerini, vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak taşınmazın tamamını diğer davalı M..A..’ye sattığını ileri sürerek taşınmazın 1 / 3 payının iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.
    Davalı M..A.., taşınmazı tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetli olarak satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuş, diğer davalı davaya karşı beyanda bulunmamıştır.
    Mahkemece, alıcı M..A..’nin kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı, vekile karşı tazminat davası açılabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, dava konusu 4747 ada 14 parsel sayılı taşınmazın davacı ve davalılardan O..ile dava dışı C.. tarafından 1 / 3’er paylı olarak satın alındığı, 31.11.2007 tarihli akitle davacıya ait payla birlikte diğer paydaşların paylarının da vekil O.. tarafından davalı M..A..ye satış suretiyle temlik edildiği görülmektedir.
    Davacının vekil tarafından yapılan pay temlikinin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler dosya kapsamıyla birlikte değerlendirildiğinde ve taşınmazın akitteki satış bedeli ile gerçek bedeli arasında aşırı fark bulunması diğer taraftan taraflar arasında düzenlenen 20.09.2006 tarihli arsa ortaklık sözleşmesi dikkate alındığında vekalet görevinin kötüye kullanıldığı açıktır.
    Ayrıca, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen belgelerden karardan sonra dava konusu taşınmazın dava dışı ....İnşaat Limitet Şirketine satıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda HUMK’nun 186 ncı maddesi gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara