Esas No: 2011/470
Karar No: 2011/1610
Karar Tarihi: 16.02.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/470 Esas 2011/1610 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : AKKUŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/07/2010
NUMARASI : 2008/115-2010/148
Taraflar arasında görülen davada:
Davacı; tapuda adına kayıtlı 42 sayılı parseline, komşu 44 ve 45 sayılı parsellerin malikleri olan davalıların hem yaptıkları samanlık nedeniyle müdahale ettikleri, hem de sınırdaki meyve ağaçlarının gölgelemesi nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların her hangi bir müdahalelerinin saptanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alında. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Dava dilekçesi içeriğinden, 42 sayılı parsel maliki davacının, komşu 44 ve 45 sayılı parsel malikleri aleyhine gerek fiili müdahale, gerekse komşuluk hukukuna aykırılık nedenleriyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, fiili el atma iddiası yönünden hükme yeterli şekilde ölçüm yapılmadığı gibi, komşuluk hukuku yönünden de hiç bir araştırma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere, çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının ya da kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada, çekişmeli yer ile tarafların ellerinde bulunan kısımların sınırları alınacak ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını, varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır.
Diğer taraftan, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet; geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde tutararak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak hem fiili el atma hem de komşuluk hukukuna aykırılık iddiaları yönünden tarafların iddia ve savunmaları da gözetilerek yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve ölçüm yapılması, uzman bilirkişilerden bu konularda ayrıntılı rapor alınması ve keşfi izlemeye, infazı sağlamaya yarar kroki düzenlettirilmesi, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.