Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden maliki oldukları 31666 ada 8 parsel sayılı taşınmaza komşu 7 parselde davalıya ait gecekondunun taşkın olduğunu, bu nedenle yapılacak olan inşaata ruhsat alınamadığını ileri sürerek, davalının elatmasının önlenmesi ve yapının taşkın bölümlerinin yıkımına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, keşfen saptanan taşkınlığın imar uygulaması sonucu oluştuğu gerekçesi ile kaim bedel ödenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karara verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 31666 ada 8 parsel sayılı taşınmazın davacılar, bu taşınmaza komşu 31666 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 308/616 payın ise davalı adına kayıtlı bulunduğu, her iki parselin imar uygulaması sonucu oluştuğu, imar öncesi 4022 ada 1 sayılı kadastral parselin Keçiören Belediyesi adına kayıtlı iken 7.3.1988 tarihinde 400 m²"lik gecekondunun davalıya, 7.10.1997 tarihinde 193 m²"lik gecekondunun davacıların murisi Kemal Urganca’ya tahsis edildiğine dair beyanlar hanesine şerh düşüldüğü, 16.8.1991 tarihinde 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması ile çekişmeli 7 ve 8 sayılı imar parsellerinde Keçiören Belediyesi ile dava dışı Ankara Valiliğinin paydaş kılındığı, imardan sonra davacıların 8 parselde satış suretiyle tam, davalının ise 7 parselde yine satış suretiyle dava dışı kişilerle paydaş olduğu kayden sabittir
Yerinde yapılan keşif sonunda, davalıya ait gecekondunun imar öncesi kadastral parselde bulunduğu, imar uygulaması sonucunda yapının 43 m²"lik bölümünün davacıların taşınmazına tecavüzlü hale geldiği, bu bölümün yıkımı halinde davalıya ait yapının geri kalan kısmının kullanılamaz hale geleceği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, kaim bedel ödenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak, davalıya ait yapının 7 parsel içinde kalan bölümün değeri ile davacılara ait 8 parsel içinde kalan yapının enkaz bedeli toplamı esas alınıp taraflar arasında önceden yapılan ödemeler mahsup edilerek kaim bedel belirlenmiştir.
Oysa, yukarıda sözü edilen bilirkişi raporunda, binanın 8 sayılı imar parseline tecavüzlü 43 m²"lik kısmın yıkımı halinde, 7 sayılı imar parselinde bulunan davalıya ait yapının kullanılamaz hale geleceği, bu nedenle binanın tamamının yıkılması gerektiğinin belirtildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca; taşkın kısmın yıkılması halinde binanın geri kalan bölümünden yararlanılamayacağı belirlendiğine göre, tüm binanın kaim bedelinin saptanması, önceden yapılan ödemelerin mahsup edilmesi, belirlenecek tutarın davalı yararına depo ettirilmesi için davacıya önel verilmesi, bedelin depo edilmesi halinde elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları değinilen bu yön itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.