Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/704 Esas 2011/1522 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/704
Karar No: 2011/1522
Karar Tarihi: 16.02.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/704 Esas 2011/1522 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/704 E.  ,  2011/1522 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : TEKİRDAĞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 16/05/2006
    NUMARASI : 1995/448-2006/261

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, 1796 ve 1811 parsellerin maliki olan davalıların 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca kıyı tanımına giren 230 m2"lik kısma merdiven ve duvar yapmak sureti ile müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmaların önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
    Davalılar, savunma getirmemişlerdir.
    Mahkemece, davalı So..K.."e ait parselin kıyı ile irtibatının bulunmaması sebebi ile bu davalı yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden ise elatmanın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü
    Dava, kıyı kenar çizgisi içinde yer alan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer niteliği taşıyan taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, birleştirilen Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/167 Esas sayılı dosyasının tefrik edilerek mahkemesine gönderilmesine, davalı S. K..yönünden davanın reddine, diğer davalı A..Y.. yönünden elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği için davalı A..Y..a çıkartılan tebligatın " duruşma günü geçtiği " bilgisiyle iade edilmesi üzerine davalının " İlçe Aksaray Emniyet Amirliğinde polis " adresine çıkartılan tebligatın " Aksaray polis karakolunda bekçi A.. Y. mevcut olup, tebligatın bu kişiye ait olmadığı ve Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğünde bu isimde başka bir kimsenin bulunmadığı belirtilmek sureti ile iade edildiği halde, anılan davalının aynı adresine çıkartılan tebligatın, yeni adres olarak Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü İstanbul yazılmak sureti ile evrak memuru F.. Ö.."e 15.05.1996 tarihinde tebliğ edildiği, 16.05.2006 tarihli kararın ise, davalının Aksaray İlçe Emniyet Müdürlüğü İstanbul adresine çıkartıldığı, tebligat üzerine yeni adres olarak Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü yazıldığı ve muhatabın adres bırakmadan gittiğinden bahisle tebligatın iade edildiği, bunun üzerine gerekçeli kararın davalının Aksaray İlçe Emniyet Müdürlüğü adresi esasına Tebligat Kanununun 35. maddesine göre 08.12.2006 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK" nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
    Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
    Öncelikle; yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir.Bu nedenle,tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.Kural olarak ‘tebligat’ tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır.(Teb.Y.10.Md) Son adreste bulunamamışsa, teblig memuru bulunabileceği adresi araştırır. Bulamazsa, durumu Muhtarlığa onaylatmak suretiyle saptar.(Teb.Y.28Md) Tebliği çıkaran kuruluşa bildirir. İlgili kuruluş adresi kişinin mensubu olduğu kurumlardan Tapu, Muhtarlık, Nüfus,Vergi Dairesi, Belediye idaresinden adresini araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir.(Teb.Y46 Md) Özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir.(1.H.D 15.09.1998 6407/9124,HGK 20.09.1999 1-609/744,Baki Kuru HMU 2. Cilt S.1582-1583)
    O halde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS"nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalı Ali Yılmaz"ın eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.
    Hal böyle olunca, Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde A.. Y.. isminde bir kişinin bulunmadığı Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğünce bildirildiği halde, davalı adına bu adrese çıkartılan ve evrak memuru tarafından tebliğ alınan tebligatın usulsüz olduğu dikkate alınarak öncelikle, usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği ve bu şekilde taraf teşkili sağlanması gerekmektedir.
    Diğer yandan, elatmanın önlenmesi istekli davaların konusunu haksız eyleme dayalı tasarrufların oluşturduğu kuşkusuzdur. Eylem kim tarafından yapılırsa davanın ona yönelik olarak açılması ve sonucundan onun sorumlu tutulması asıldır. Dosya arasında yeralan bilirkişi raporlarına göre somut olayda kıyıya merdiven yapılmak ve ve istinat duvarı örülmek sureti ile elatıldığı sabittir. Ancak bu elatmaların davalılar tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği somut olarak ortaya konulmadığı gibi, bu konuda yeterli ve ve eksiksiz bir soruşturma yapıldığından sözedilemiyeceği, başlıbaşına davalı A..nin taşınmazını kıyı ile irtibatlı olduğu gerekçesi ile bu davalı yönünden davanın kabulüne, diğer davalının taşınmazının ise kıyı ile irtibatının bulunmadığı gerekçeleri ile reddine karar verilmesi de doğru değildir. Kaldı ki davacı hazine vekilinin aynı hususlarda çekişme konusu 1796 ve 1811 parselin komşuları olan taşınmaz maliklerine karşı da birleşen ve kararla birlikte tefrik edilen davayı açtığı ve bu dosyanın da halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca; öncelikle kararla birlikte tefrik edilen Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/321 Esas sayılı dava dosyasının eldeki dosya ile birleştirilmesi, usulüne uygun olarak davalılara, dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra, yanların gösterecekleri kanıtların eksiksiz olarak toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile, HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara