Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanları H.."nın 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazları mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, tapuların iptali ile miras payları oranında tescilini istemişlerdir.
Davalı, çekişmeli taşınmazları bedelini ödeyerek satın alıp, üzerinde ev yaptığını, miras bırakanın başka taşınmazların da olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 5 parsel yönünden husumetten, 4 parsel yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden: tarafların ortak miras bırakanı H..."nın dava konusu taşınmazlardan 4 parseli 16.10.2002 tarihinde, 5 parseli ise 6.5.1999 tarihinde davalı M.."e satış suretiyle temlik ettiği, onun da 5 parsel sayılı taşınmazı dava dışı A.. D.."a dava tarihinden önce devrettiği, 4 parselin ise halen davalı M.. adına kayıtlı olduğu, iptal tescil istekli davaların kayıt maliki aleyhine açılması gerektiği gözetildiğinde davalı adına kayıtlı olmayan 5 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın husumetten reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Mahkemece, dava konusu 4 parsel yönünden davalıya miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmişse de;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından dava konusu 4 parsel sayılı taşınmazın miras bırakanın oğlu Mevlüt"le birlikte yaşaması nedeniyle devredildiği, davalı tanıklar, bedel ödendiği yönünde beyanda bulunmuşlarsa da, bu husus kanıtlanmadığı gibi miras bırakanın 2 ayrı taşınmazını birkaç yıl ara ile aynı davalıya temlikinin, taşınmazın temlik değeri ile gerçek değer farkı gözetildiğinde mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu bu konuda murisin kararlı bir tutum sergilediği kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler belirlenen olgularla birlikte değerlendirildiğinde 4 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile anılan taşınmaz yönünden davanın reddedilmiş olması doğru değildir.
Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.