Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/501 Esas 2011/1425 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/501
Karar No: 2011/1425

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/501 Esas 2011/1425 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı Hazine, davalının kayden malik olduğu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ve terkinine karar verilmesini istemiştir. Davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkeme, 5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü sürenin hazine yönünden dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti bakımından karar bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davalı tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 36. maddesi (36/A md. ) hükmüne ilave edilen 16. maddesi hükmünde kadastroya dayalı işlemlerden dolayı açılacak davalar neticesinde davalı taraf davayı kaybetse dahi yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı hükmü öngörülmüştür. Kararın sonunda 6099 sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulaması gerektiği gözetildiğinde somut olayda hazine yararına usulen kazanılmış bir haktan söz edilemeyeceği belirtilerek, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti konusunda bir karar verilmek üzere hüküm bozulmuştur. Kanun maddesi, 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 12/3, 5841 sayılı Yasa ile değişik hali ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 36. maddesi (36/A md. ) hükm
1. Hukuk Dairesi         2011/501 E.  ,  2011/1425 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KARAMÜRSEL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/10/2010
    NUMARASI : 2010/399-2010/487

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı Hazine, davalının kayden malik olduğu çekişmeli 342 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ve terkinine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü sürenin hazine yönünden dolduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin önceden verilen karar Dairece; “…harç, yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulması” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, tarafların haklılık durumuna göre harç, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
    Karar, davacı hazine ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava; 3621 sayılı Kıyı Yasası’ndan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup yerel mahkemenin önceki kararı ile 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren ve kesin hüküm halini almamış eldeki davalara da uygulanması öngörülen 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 12/3 maddesi hükmüne bazı ilave hükümler getiren 5841 sayılı Yasa düzenlemeleri gözetilmek suretiyle davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin yerel mahkeme kararı benimsenmiş ve bu yönü itibariyle önceki karar kesinleşmiş ancak her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olacağı ilkesi gözetilmek suretiyle yargılama giderleri ve 1957 tarih, 6/17 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu giderlerden sayılan avukatlık ücreti bakımından karar bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davalı tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
    Gerçekten de bozma kararına uyulmuş olmakla tarafları yararına usulü kazanılmış hak oluştuğuna göre bozma ilamında değinilen hususlar gözetilerek gerekli karar ittihazı zorunlu hale gelir. Mahkemece de bu husus benimsenerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş ise de 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 36. maddesi (36/A md. ) hükmüne ilave edilen 16. maddesi hükmünde kadastroya dayalı işlemlerden dolayı açılacak davalar neticesinde davalı taraf davayı kaybetse dahi yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı hükmü öngörülmüş, 17. maddesi ile de anılan hükmün uygulanma zamanı infaz aşamasına kadar uzatılmıştır.
    Hemen belirtilmelidir ki; yürürlüğe giren Yasa hükmünün geçmişe şamil olarak uygulanması öngörüldüğünde anılan bu husus kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eder. Nitekim anılan 6099 sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulaması gerektiği gözetildiğinde somut olayda hazine yararına usulen kazanılmış bir haktan sözetme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca; 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle bir değerlendirme yapılarak yargılama giderleri ve avukatlık ücreti konusunda bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nu 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin  harcın temyiz  edene  geri  verilmesine, 14.02.2011 tarihinde  oybirliğiyle  karar  verildi.


     

    Hemen Ara