Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/521 Esas 2011/1420 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/521
Karar No: 2011/1420

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/521 Esas 2011/1420 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı Hazine, davalının kayden malik olduğu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ve devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ve terkinine karar verilmesini istemiştir. Davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkeme, davanın hak düşürücü süresinin dolması nedeniyle reddine karar vermiştir. Ancak karara yapılan temyizler sonucu yargılama giderleri ve avukatlık ücreti konusunda yeni bir karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Kararda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi, 5841 sayılı Yasa'nın bu maddeye eklediği düzenlemeler ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesi (36/A md. ) hükmüne ilave edilen 16. maddesi açıklanmıştır. Bu maddeler, kadastroya dayalı işlemlerden dolayı açılacak davalar neticesinde davalı tarafın yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağını öngörmektedir.
1. Hukuk Dairesi         2011/521 E.  ,  2011/1420 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KARAMÜRSEL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/09/2010
    NUMARASI : 2010/268-2010/403

    Taraflar arasında görülen davada; 
    Davacı Hazine, davalının kayden malik olduğu çekişmeli 1 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ve terkinine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü sürenin hazine yönünden dolduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin önceden verilen karar Dairece; “…harç, yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulması” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, harç, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
    Karar, davacı Hazine ve davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava; 3621 sayılı Kıyı Yasası’ndan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemenin önceki kararı ile 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren ve kesin hüküm halini almamış eldeki davalara da uygulanması öngörülen 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 12/3 maddesi hükmüne bazı ilave hükümler getiren 5841 Sayılı Yasa düzenlemeleri gözetilmek suretiyle davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin yerel mahkeme kararı benimsenmiş ve bu yönü itibariyle önceki karar kesinleşmiş, ancak her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olacağı ilkesi gözetilmek suretiyle yargılama giderleri ve 1957 tarih, 6/17 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu giderlerden sayılan avukatlık ücreti bakımından karar bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davalı tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
    Gerçekten de bozma kararına uyulmuş olmakla tarafları yararına usulü kazanılmış hak oluştuğuna göre bozma ilamında değinilen hususlar gözetilerek gerekli karar ittihazı zorunlu hale gelir. Mahkemece de bu husus benimsenerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş ise de 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 36. maddesi (36/A md. ) hükmüne ilave edilen 16. maddesi hükmünde kadastroya dayalı işlemlerden dolayı açılacak davalar neticesinde davalı taraf davayı kaybetse dahi yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı hükmü öngörülmüş, 17. maddesi ile de anılan hükmün uygulanma zamanı infaz aşamasına kadar uzatılmıştır.
    Hemen belirtilmelidir ki; yürürlüğe giren Yasa hükmünün geçmişe şamil olarak uygulanması öngörüldüğünde anılan bu husus kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eder. Nitekim anılan 6099 Sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulaması gerektiği gözetildiğinde somut olayda hazine yararına usulen kazanılmış bir haktan sözetme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca; 6099 Sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle bir değerlendirme yapılarak yargılama giderleri ve avukatlık ücreti konusunda bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  14.02.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara