Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 1376 ada, 53 parsel sayılı taşınmazda yer alan 8 nolu bağımsız bölümü davalılara ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini, eş olan davalıların sözleşmeden kaynaklanan bakım yükümlülüklerini yerine getirmediklerini ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile temlik şerhinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacı yanın iddialarının yersiz olduğunu, sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirebilmek için çaba sarffettiklerini ancak davacının kusurlu ve önleyici davranışları nedeniyle bakım borcunu yerine getiremediklerini, kaydı hayat ile irat tahsis edilmesi taleplerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, akde aykırılık hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, iptal-tescil davasının reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1376 ada 53 parsel sayılı taşınmazda yer alan 10 nolu bağımsız bölüm davacı adına kayıtlı iken 25.6.2003 tarihli ölünceye kadar bakım akdi ile davalılara 1/2 payla temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, bakım koşullarının davalılar tarafından yerine getirilmediğini belirterek, eldeki davayı açmıştır.
Gerek taraf beyanları ve gerekse tanık anlatımlarından ölünceye kadar bakım akdinin sürdürülememesinin davalıların değil davacının kusurlu hareketlerinden kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır. Mahkemece de, bu olgu benimsenerek tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiştir.
Ancak; bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
Öte yandan; davada akdin feshi ile sicil kaydından terkini istenmiştir. Yukarıda değinilen özellikle dava dilekçesinde ileri sürülen olgular gözetildiğinde, davacının dava açmaktaki amacının Borçlar Kanununun 511. ve takip eden maddelerinde öngörülen akde aykırılık sebebi ile iptal ve tescil olduğu kabul edilmelidir. Bilindiği üzere; olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi tespit edip uygulanacak yasal düzenlemeyi tayin etmek hakime aittir.
Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptal isteği, tescil isteğini kapsamadığı halde tescil istekli davanın iptali de kapsayacağı kuşkusuzdur. Oysa, somut olayda bakım borcunun yerine getirilmemesinde davalı izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığı, kusurun davacı tarafta olduğu gözetildiğinde ve davacıya Borçlar Kanununun 517.maddesi uyarınca irad bağlanması gerekeceğinden tescil isteğinde bulunulmaması neticeye etkili görülmemiştir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve açıklamalar doğrultusunda araştırma yapılması özellikle tarafların sosyal, kültürel, içtimai ve mali durumları gözetilerek davalıların belirli bir gelirlerinin bulunup bulunmadığı, dava konusu taşınmazlar dışında taşınmazı bulunup bulunmadığı, bağlanacak iradın yeterli olup olmayacağı, gerekirse bilirikişi düşüncesine başvurularak bir değerlendirme yapılması ve davacı yararına irat bağlanması gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.