Taraflar arasında görülen davada;
Davacı vasisi, davacının hukuki ehliyete sahip olmamasına rağmen çekişme konusu taşınmazı dava dışı kişiye sattığını, onun da davalıya devrettiğini, satışların geçersiz olduğunu ileri sürüp, kaydın iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı, iyiniyetli olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının 2. El konumunda olup, iyiniyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.02.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H..Y. temyiz edilen vekili Avukat H..E..U.. geldiler,duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, ehliyetsizçlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tecsil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu eski 7 (yeni 1) parsel sayılı taşınmazın öncesinde davacı A.. ile ölü annesi M..."le paylı mülkiyet üzeri ait iken; davacı A.."in annesine vekaleten, kendisine asaleten taşınmazı ara malik olan dava dışı İslam"a 16.5.1994 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, onun da 8.10.2004 tarihinde davalı C..e aynı sebeple devrettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme neticesinde özellikle 2659 Sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden elde edilen rapor ile A.."in gerek vekaletnamenin düzenlendiği tarihte gerekse İslam"a yapılan devir tarihinde ehliyetsiz olduğu saptanmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, ara malik olan birinci el konumundaki İslam"ın edinmesinin yukarıda değinilen tarihlerde A.."in ehliyetsiz olması sebebiyle geçersiz olduğu ve hukuken korunamayacağı sabittir. Ne var ki, ondan edinen C.. U.. 2. El konumunda olduğundan tapu sicilinin tutulması prensiplerinden, sicilin aleniliği (güvenirliliği) ilkesine dayalı olarak sicilden edinen 2. elin Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin öngördüğü koşulların gerçekleşmesi halinde başka bir ifade ile iyiniyetli olduğu takdirde edinmesine değer verileceği kuşkusuzdur. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacı olan A.çocuklarının işyerinin C.."in babasına ait olduğu, dolayısıyla C..le aralarında sosyal ve beşeri ilişkilerinin bulunduğu, keza somut olaylara dayalı bazı tanık ifadelerinde temlik sırasında davalı C.."in dava konusu yerde ihtilaf olduğu konusunda uyarıldığı ifade edilmiş olup, bu husus dosya kapsamıyla sabittir.
Öyle ise, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde davalı C.."in A.."in ehliyetsizliğini bilen ve bilmesi gereken konumunda olduğu,Türk Medeni Kanununun 1024. maddesi daleletiyle 1023. maddenin koruyuculuğundan yararlanamayacağı kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.