Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 13 parsel sayılı taşınmazın 232/417 payını eşi davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, evliliklerinde sorun yaşadıklarını, satışın gerçek olmadığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmaz payını bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının muvazaa iddiasını yazılı delille ispat edemediği, davalının teklif edilen yemini eda ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının 13 parsel sayılı taşınmazın 232/417 payının intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 23.08.2010 tarihli akitle satış suretiyle eşi davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının, anılan temlikin gerçek satış olmadığını ileri sürüp eldeki davayı açtığı, yargılama sırasında 06.10.2010 tarihli dilekçe ile, akli melekelerinin yerinde olmadığını ileri sürüp mevcut durumunun tespiti için heyet raporu aldırılması talebinde bulunduğu, mahkemece, davacının talebinin reddedildiği görülmektedir.
Oysa, ehliyetsizlik kamu düzenini ilgilendirdiğinden gerektiğinde hakim tarafından resen de gözetilmesi gereken, iradeyi ortadan kaldıran bir nedendir. Hukuksal ehliyetten yoksun bulunan bir kişinin yaptığı tüm işlemler yok hükmünde olacağı gibi, böyle bir kişinin bizzat dava açmasına ve yargılamayı yürütmesine yasal olanak da yoktur.
Hal böyle olunca; mahkemece, öncelikle vesayet makamına anılan husus T.M.K. 404.maddesi hükmü gereğince bildirilmek suretiyle davacıya vasi tayinini gerektirir bir durum bulunup bulunmadığının saptanması, vasi tayini davasının eldeki dava için bekletici sorun sayılması, davacıya vasi tayin edildiğinde T.M.K."nun 462/8.maddesi hükmü uyarınca husumete izin kararı da sağlandıktan sonra davanın yürütülüp davacının temlik sırasında hukuksal ehliyetten yoksun olup olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlenmesi, ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken anılan husus göz ardı edilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.