Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 341 ada 26 parsel 3 bağımsız nolu depo ile 4 bağımsız bölüm nolu mesken nitelikli taşinmazlarına, davalının haklı bir neden olmaksızın müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, çekişme konusu taşınmazı 01.05.2001 tarihli kira sözleşmesi ile kiraladığını ve kendisinden önceki kiracıların da kullandığı şekilde bir bütün halinde yıllardır elektrik dükkanı işletmek suretiyle tasarruf ettiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının, davalı aleyhine açmış olduğu dava, toplanan delillerle sübut bulmadığından davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 341 ada 26 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, bodrum kat 1 nolu depo, zemin kat 3 nolu dükkan ve zemin kat 4 nolu meskenin kayden davacıya ait olduğu; davacının depo ve mesken niteliğiyle kayıtlı 1 ve 4 nolu bağımsız bölümlerinin çekişme konusu yapıldığı, 3 nolu dükkan nitelikli taşınmazın ise davacı tarafından davalıya kiraya verildiği ve bu yönde 01.09.2001 başlangıç tarihli kira kontratı düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Davacı, 1 ve 4 nolu bağımsız bölümlerini kiraya vermediği halde davalının haklı bir neden olmaksızın işgal ettiğini ileri sürmüş; davalı ise, anılan bağımsız bölümlerin kira akdi kapsamında olduğunu savunmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, 01.09.2001 başlangıç tarihli kira akdinde kiralanan yer dükkan olarak belirtilmiş olup, davalının dükkan dışında niteliği depo ve mesken olan yerleri de kullandığı dosya kapsamı ile sabittir. Yılardır bu şekilde kullanılagelmiş olması taraflar arasındaki kira akdinin bu yerleri de kapsadığı anlamına gelmeyip, muvafakat anlamındadır ve dava açılmakla muvafakatın kaldırıldığı kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle aksi yönde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Kabule göre de, davanın reddine karar verildiğinde, kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ve mahkemece de davalının kendisini vekille temsil ettirdiği belirtildiği halde, vekalet ücretinin davalıdan alınmasına karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Tarafların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.