Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/214 Esas 2011/1217 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/214
Karar No: 2011/1217
Karar Tarihi: 10.2.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/214 Esas 2011/1217 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Taraflar arasındaki davada, davalıların davacının payına düşen taşınmaza atölye ve sacla kapalı yer yaparak müdahale etmeleri nedeniyle elatmanın önlenmesi, taşınmazın eski hale getirilmesi ve yapılan eklenti ile duvarların yıkımı istenmiştir. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir fakat davalılar temyiz etmiştir. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, engel olan öteki paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebileceği ancak payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın elatmanın önlenilmesi davasıyla değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Bu nedenle, çekişmeli taşınmazda tüm paydaşları kapsayan fiili bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa dava konusu kısmın hangi paydaşın fiili kullanım alanında kaldığı ve bu alandaki çekişme konusu yapılan muhdesatlar ile bunları inşa edenlerin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri ise, Medeni Kanunun 706'ncı maddesi, Borçlar Kanununun 213'üncü maddesi ve Tapu Kanununun 26'ncı maddesi olarak belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/214 E.  ,  2011/1217 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : TORBALI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/09/2010
    NUMARASI : 2008/141-2010/363

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden paydaşı olduğu 2633 (yeni 2454) parsel sayılı taşınmazına diğer paydaş ve komşu 2634 (yeni 2455) parsel maliki davalı M..ile oğlu olan diğer davalı A.."nin duvar çekmek ve ayrıca yapmış oldukları binanın demir kolonlarını evinin duvarına monte etmek suretiyle müdahalede bulunduklarını ileri sürüp, elatmanın önlenmesi, taşınmazın eski hale getirilmesi ve yapılan eklenti ile duvarların yıkımını istemiş, bilahare davalı M.."nın yargılama sırasında vefat etmesi nedeniyle mirasçıların davaya dahil edilmesi talebinde bulunmuştur.
    Davalılar, herhangi bir müdahalelerinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
    Dahili davalılar, davaya yanıt vermemişlerdir.
    Mahkemece, 2454 parsel sayılı taşınmazda davalı M.."nın davacıyla beraber paydaş olduğu, ancak bu parselde müşterek malikler arasında fiili bir taksim yapıldığı, davalıların davacının paylaşım sonucu kendisine düşen taşınmaza atölye ve sacla kapalı yer yaparak müdahale ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 2454 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacı ile davalılardan Mustafa Aslan’ın (yargılama sırasında vefat etmesiyle diğer davalı Ali ile dahili davalıların) kayden paydaş bulundukları, komşu 2455 sayılı parselin ise müstakilen Mustafa Aslan adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacı, paydaşı olduğu 2454 parsel sayılı taşınmazına davalıların duvar çekmek ve yaptıkları binanın demir kolonlarını evinin duvarına monte etmek suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma, soruşturma ve incelemenin hükme yeterli olduğu söylenemeyeceği gibi, çekişme konusu 2454 parsel sayılı taşınmazda paydaşlar arasında fiili kullanım biçiminin oluştuğu kabul edilmesine rağmen, paydaşların fiili kullanım alanları fen bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde gösterilmemiş ve krokide kırmızı ile boyalı alanın kimin fiili kullanım alanına dahil olduğu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmamıştır.
    Öte yandan, 30.06.2009 tarihli keşifte davacının beyanı, inşaat mühendisi bilirkişinin raporu ve bu rapora eklediği fotoğraflar ile davalıların raporlara yönelik itiraz dilekçesindeki açıklamaları gözetilerek; büro ve wc yapılarının ne zaman ve kim tarafından yapıldığı, davacının bu binalara ilişkin yıkım isteğinin olup olmadığı, başka bir ifadeyle çekişmeli alan ve bu alana kimin ne şekilde müdahale ettiği ile hangi yapıların dava konusu edildiği vs. hususları açıklığa kavuşturulmaksızın ve denetime elverişli olacak biçimde krokilendirilmeksizin, fen bilirkişi raporunda belirtilen 58.45m2lik kısımdaki yapıların ve eklentilerinin yıkımına karar verilmiş olması da isabetsizdir.
    Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılarak, çekişmeli taşınmazda tüm paydaşları kapsayan fiili bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa dava konusu kısmın hangi paydaşın fiili kullanım alanında kaldığı ve bu alandaki çekişme konusu yapılan muhdesatlar ile bunları inşa edenlerin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara