Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden bağımsız bölüm maliki oldukları kat irtifakı kurulu 13 parsel sayılı taşınmazın bahçe olan ortak yerine davalının sondaj makinası koymak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının müdahalesinin haksız olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, kat irtifakı kurulmuş taşınmazdaki ortak yere elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların, kat irtifakı kurulmuş ana taşınmazdaki B blokta bağımsız bölüm maliki oldukları halde, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak ana taşınmazdaki ortak yeri kullandığı anlaşılmaktadır.
İddiaya karşı davalı, çekişmeye konu edilen taşınmazın ortak yerinin bazı kat maliklerinden kiralanmak suretiyle kullanıldığını savunmuş ise de, taşınmazda kat irtifakı kurulu olduğuna göre kiracılık savunmasının, 634 Sayılı Yasanın 45.maddesi hükmü gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği,bir başka ifade ile geçerli bir kira aktinin varlığının kabul edilebilmesi için anılan ve özel nitelik taşıyan bu düzenleme ile birlikte Kat Mülkiyeti Yasasının 16. ve 19. maddeleri hükümleri çerçevesinde çekişmenin giderilmesinin gerektiği tartışmasızdır.
Hemen belirtilmelidir ki, 634 Sayılı Yasaya 2814 Sayılı Yasa ile eklenen (Ek.1) maddesinde aynen "Değeri ne olursa olsun Kat Mülkiyeti Kanununun uygulamasından doğan her türlü uyuşmazlıkların çözümünde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olacağı" hükmü öngörülmüştür.
Bilindiği üzere, görev kaidesi kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir kuraldır.
Hal böyle olunca; taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde görevli olan mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu mahkemece gözardı edilerek işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, her ne kadar dava sulh hukuk mahkemesinde açılmış ve Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiği gerekçeyle verilen ve Yüksek 14.Hukuk Dairesinin denetiminden gerekçeli karar kesinleşmiş ise de, kesinleşen görevsizlik kararı değere ilişkin olup, HUMY"nin 25.maddesinin olayda uygulanamayacağı da kukusuzdur.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK." nun 428.maddesi gereğince bu yöne hasren BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.